| 
    
	
	
	
	
	
	 
	  
	
	  
	
	
	  
	
	Münir Nurettin Bursa'da 
     | 
    
	  | 
    
	 
    
    
	                                                                       
	 Murat Derin 
	
       
	
	  “ Ancak hala musikimiz için çok kıymetli 
	çalışmalar yapmaya muktedirdir. 1956 yılında Şükrü Ersoy’un yazdığı gibi 
	bugün ben de: ‘Bu eşsiz musikinin muhibbi ve aşığı bir insan sıfatıyla 
	cemiyetin çalışmalarını kafi görmüyorum’ diyorum. 
	 
	   “Kendine dert edinen insanlar için Türk Müziğinin 
	meseleleri büyüktür. Elli yıl önce de büyüktü, bugün de büyüktür. Bu büyük 
	meseleler içinde bence en büyüğü akıp giden zamanı tespit edemememizdir.”     Bursa Türk Musikisi 
	Cemiyeti 1949 yılında kuruldu. Kurucuları şunlardır:  
	
    1. İbrahim Ethem 
	Sandıkçıoğlu (Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı) 2. Burhanettin Töre (İş 
	Bankası Şube Müdürü) 3. 
	Mehmet Baha Pars (Lise ve Öğretmen Okulu musiki 
	öğretmenliğinden emekli) 4. Hayri Terzioğlu (Tütün Tüccarı) 5. Vecdi 
	Över (Bursa Milli Emlak Dairesi Müdürü) 6. Nevzat Perkün (Tayyare 
	Sineması Müsteciri) 7. İzzet Gerçeker (Kozacılık Kooperatifinde Memur) 
	8. Reşat Esmer (Erkek Lisesi Öğretmeni) 9. Suat Ergünak (Memur) 10. 
	Rıza Sel (Memur) 11. Faruk Emhaz (Maliye’de Memur) 12. İhsan Akıner  
	
       Türkiye’nin o yıllardaki sosyal ve siyasi 
	yapısı içinde bu, önemli bir teşebbüstü. Bu teşebbüs takip eden yıllarda 
	Erdinç Çelikkol adlı gayretli bir genç tarafından sahiplenildi ve 1980’li 
	yıllara kadar Bursa Türk Musikisi Cemiyeti, Bursa’da hem birçok gencin 
	yetişmesi için bir ocak vazifesi gördü, hem miras olarak devraldığımız eski 
	müziğimizin yeni kuşaklara tanıtılması ve intikali vazifesini üstlendi, hem 
	de Bursa’da bir çok sanat olayını gerçekleştirerek Bursa’da Türk Müziği 
	yaşamına canlılık kattı. Cemiyetin yapamadıklarını ve bugününü 
	değerlendirmeden önce hangi günlerden ve koşullardan zamanımıza geldiğini, 
	geçmiş yılların gazetelerinde çıkan ilgili yazılardan öğrenelim. 
	
	 
	
	                          
	     1955’DE CEMİYET 
	    Ertuğrul İlter 
	Erkeskin’in 1955 yılında Bursa Ekspres gazetesinde çıkan yazısında Cemiyetin 
	o yıllardaki ortamı tasvir edilirken, henüz 18 yaşındaki Erdinç Çelikkol’un 
	ön plana çıkmaya başladığını görüyoruz: 
	   “Şehrin muhtelif 
	semtlerinden müziksever gençleri bir araya toplayan bu eski bina, kapısından 
	içeriye adımınızı attığınız anda bambaşka bir âleme sürüklüyor insanı. Salı, 
	Cuma günleri saat 21.15’de başlayan Nota derslerinden birindeyiz. 
	Talebelerin dershanesinde büyük bir tablo ve Tamburi Cemil Bey’in portresi… 
	Nota derslerinin başlamasına 15 dakika var. Başkan Türkan Talay, odasından 
	çıkarak talebelerin olduğu salona girdi. Odada takriben 20-30 genç var. 
	Hepsinin önünde açılmış birer nota ile ellerinde darp vurarak tempo 
	tuttukları kurşun kalemleri bulunuyor. Bu surette eksersiz yapan genç 
	kıymetlerde ahenkli bir nota mırıltısıdır gidiyor. Talebeler son 
	hazırlıklarını ikmal etmiş, dikkatle hocalarını dinlemeye hazır oldukları 
	anlaşılıyordu. Başkan Türkan Hanım anlatmaya başladı: ‘Efendim, şunu 
	söyleyebilirim ki, cemiyetimizin yetiştirdiği sayılı kıymetlerden bir genç 
	Yenişehir’de kurulan Türk Musikisi Cemiyeti nota öğretmeni olmuştur. Bu genç 
	Erdinç Çelikkol’dur.’” 
	 CEMİYET FAAL 
	DEĞİL! 
	    1956 yılında Bursa 
	Ekspres’de Şükrü Ersoy’un yazdığı bir yazıda Cemiyet, faal olmamakla 
	eleştiriliyor:     “Şehrimizde yıllardan beridir faaliyette olduğu 
	iddiası ile açık bulunan bir musiki cemiyeti vardır. Senede bir konser 
	verdiğini duyarız. Fakat çalışmaları hakkında en ufak bir malumata sahip 
	değiliz. Bu, bedii zevklere hitap etmesi lazım gelen cemiyetin metotlu bir 
	çalışması var mıdır? Mali durumu nasıldır. Cemiyetin, çalışmaya hevesli, 
	güzel sesli elemanları var mıdır? Belli değil. Bize öyle geliyor ki yalnız 
	kapısında bir cemiyet levhası, işte size Musiki Cemiyeti… Türk Musikisinin 
	çağlayan nağmeleri arasında vecd içinde, birkaç gününü geçiren ve bu eşsiz 
	musikinin muhibbi ve aşığı bir insan sıfatıyla cemiyetin çalışmalarını kafi 
	görmüyorum. Bir yıl içinde, hiç olmazsa kış sezonunda ayda bir konser 
	vermeye muktedir olmayan bir cemiyetin, cemiyet vasfından şüphe etmek 
	hakkımızdır...”
  
	CEMİYET MENSUPLARI İLGİSİZLİKTEN YAKINIYOR 
	   1964 yılında Millet 
	Gazetesi’nde Gül Şen Gençel’in yazısında ise Cemiyet mensuplarının 
	ilgisizlikten yakınmaları haber ediliyor: 
	   “ Bursa Klasik Türk 
	Musikisi Derneği’nin çalışmalarından birini izliyorum. Hocaları Erdinç 
	Çelikkol. Üsküdar Musiki Cemiyetinden gelmiş. Aslen Bursalı olan bu genç bey 
	başkanlık ediyor 20-25 kişilik öğrenci toplumuna. Bir şeyler öğretebilmenin 
	mutluluğu sarmış gözlerini… Notaların ardından gidip gelen kollarıyla 
	gençlere, çok sevdiği öğrencilerine bütün bildiklerini veriyor…Arada bir de 
	şaklayan eliyle, yapacağız, azimliyiz, inançlıyız, başaracağız der gibi. 
	Saadet dolu bir el sesi, mutluluk dağıtan notalar… Ekimde başlayıp Mayıs 
	sonuna kadar süren faaliyetlerinde haftada iki gece çalışıyorlar. Çarşamba 
	meşk, Cuma nazariyat. Bu gün derneğin 30-40 kadar öğrencisi var. Kışa 
	ayrılacaklarından korkuluyor. Sebep yine maddi imkansızlık!... Evvela 
	çalışma salonunun kış çalışmalarına müsait olmadığından… Sonra da çoğu 
	öğrenci olan, okula devam eden gençlerin her türlü masraflarını kendi 
	ceplerinden vermelerinden.” 
	                  
	  
	 NASIL BİR CEMİYET 
	OLMALI? 
	   Kurulduğu yıllarda 
	cemiyetin kişisel gayretlerle, maddi imkansızlıklara rağmen çalıştığını 
	görüyoruz. Hiç şüphesiz bugün müzik çalışmaları içinde yer almak isteyen bir 
	gencin dahil olabileceği ortamlar hem sayı, hem kalite olarak çok daha 
	fazladır. Ancak şunu üzülerek görüyoruz ki bu ortamların gerçekleştirdikleri 
	faaliyetler ve çalışmalar elli yıl önceki yerinde saymaktadır. Türk Müziği 
	Cemiyeti bugün hala mevcut. Ancak ne iş yapılır, ne faaliyette bulunulur ben 
	bilmiyorum. Kurulduğu yıllardan bugüne Bursa’da Türk Müziği Cemiyeti 
	adındaki bir kurum neler yapmalıydı? Kısaca bunu irdelemek istiyorum: 
	 ANILARI KAYDETMELİ 
	ARŞİVCİLİK YAPMALI 
	    Kendine dert edinen 
	insanlar için Türk Müziğinin meseleleri büyüktür. Elli yıl önce de büyüktü, 
	bugün de büyüktür. Bu büyük meseleler içinde bence en büyüğü akıp giden 
	zamanı tespit edemememizdir. Gündem 16’da yazdığım bu yazılardaki 
	vesikaların çoğunun menşei Erdinç Çelikkol’un yıllar boyu kesip biriktirdiği 
	gazete kupürleri, sakladığı her türlü dokümandır. Allah ondan razı olsun, 
	musikimize yaptığı tüm hizmetler bir yana basitçe çabalarla oluşturduğu bu 
	arşiv bugün Bursa’da musikimizin yakın geçmişini araştırırken sahip 
	olduğumuz çok kıymetli bir hazinedir. Peki, Bursa Türk Müziği Cemiyeti 
	geçmiş yıllarında ya da bugün zamanı tespit etmek için çalıştı mı, çalışıyor 
	mu? Bugünden başlayalım: Erdinç Çelikkol, Burhan Dikencik, Mümin Salman gibi 
	isimler hayatta. Bu kişilerin anıları kayda alındı mı? Yapılacak iş 
	basittir: Bir ses kaydetme cihazı ile bu kişilerle görüşülür. Hiçbir şey 
	yapmadan bu ses kayıtları arşivlenip bir yere kaldırılsa bile gelecekte çok 
	kıymetli bir vesika olacaktır. Alaeddin Yavaşça, İnci Çayırlı gibi isimler 
	hala hayattadır.  
	                           
	 
	  
	 
	ANILAR KAYBOLMADAN 
	   Bursa ile ilgili 
	anıları hala belleklerinde taptazedir. Alaeddin Yavaşça, Mustafa Nafiz’in 
	Park Otel günlerini; İnci Çayırlı, Münir Bey’in İsmet Bozdağ ile 
	Çelikpalas 
	konserlerini hatırlamaktadır. Cemiyet, yakaladığı her kişinin 
	belleklerindeki anıları tespit etmek için çalışmalar yapamaz mı? Geçmişe 
	doğru gidelim: Recep Birgit’le sağlığında görüşüldü mü? Anılarını 
	Cemiyetimiz derleyemez miydi? Üstelik cemiyet mensubu bir çok kişi ile 
	ağabey-kardeş yakınlığı varken. Geriye doğru gittiğimiz zaman nice 
	isim…Hepsi toprak oldular. Bizim yazma alışkanlığımız zaten yok. Ama Türk 
	Müziği Cemiyeti adı altındaki kurum bunları onların ağzından tespit edemez 
	miydi? Kurulduğu yıllarda Cemiyet böyle bir çalışma yürütseydi bugün yakın 
	geçmişimizi araştırmak için böyle bilgi kırıntılarına muhtaç olmazdık. 
	   Bundan 10 sene öncesine 
	kadar Bursa’da antikacılarda, sahaflarda kıymetli taş plaklara hem de çok 
	uygun fiyatlarla rastlanabiliyordu. Bilmiyorum Cemiyetin Bursa’da ses ve 
	görüntü kaydı arşivi var mı? Ben biliyorum ki çoğu birbirini tanıyan, 
	musikiye meraklı bir çok hemşerimizin elinde onlarca yıl önceki fotoğraflar, 
	yazılar, hatta amatörce alınmış bazı ses ve görüntü kayıtları var. Cemiyet 
	bu dokümanları bir araya getirmek için bir teşebbüste bulunamaz mı? Böyle 
	bir çalışmanın ardından dokümanların tasnifi, yayınlanması gelecektir ki 
	bunlar musikimize yapılabilecek değerli ve kalıcı hizmetlerdir. 
	 KORO VE NAZARİYAT
	 
	   Cemiyet çalışmaları 
	kurulduğu yıllardan beri koro çalışması ve nazariyat eğitimi olarak 
	yürütüldü. Cemiyetin, sahip olduğu hüviyete uygun şekilde özellikle ilimizde 
	musikimizin başta kayıt ve tespit yetersizliği gibi bir çok meselesine 
	eğilmesi hiç gündemine gelmedi. Cemiyetin bayrağını devralan, adı 
	“Konservatuar” olan kurum da böyledir. Ancak Cemiyet bugün hala tarihi 
	varlığını sürdürmektedir. Varsın konser vermesin, artık zaten herkes konser 
	veriyor. Ama hala musikimiz için çok kıymetli çalışmalar yapmaya 
	muktedirdir. 1956 yılında Şükrü Ersoy’un yazdığı gibi bugün ben de: “Bu 
	eşsiz musikinin muhibbi ve aşığı bir insan sıfatıyla cemiyetin çalışmalarını 
	kafi görmüyorum” diyorum. 
     |