Bu konuda hakkında bir kitap: 
        Osmanlı Dönemi Bursa Sürgünleri   (18- 19. Asırlar),
        Ali İhsan Karataş,
        Emin Yayınları, 2009, 448 sayfa 
        
    	  
     | 
    
      | 
            
	      Ondokuzuncu yüzyıla 
	gelindiğinde Bursa, eski başkentlik günlerini çok gerilerde bırakmış, güzel 
	yapılarla oluşan sokak dokularının ve yeşilin her tonunun sahibi olan Bursa 
	artık bir sürgünler kentine dönüşmüştü.  
	   
	1860’da Tercüman-ı Ahval gazetesi başyazarı Agah Efendi gelir sürgün olarak. 
	Onu 1897’de gelip 12 yıl kentimizde yaşayan edebiyatçı ve siyasetçi Süleyman 
	Nazif izler.      
	20. yüzyılda Bursa’ya sürgünler devam eder. Mevlanazade Rıfat, uzun seneler 
	yurt dışında yönetime karşı çalışmalarını sürdürdükten sonra, kaçarı 
	olmadığını anlayarak, İstanbul'a gelip, polis müdüriyetine teslim olmuştu. 
	Sıkıyönetim mahkemesinin hakkında daha önceden vermiş olduğu karar hükmü 
	gereğince Bursa'da oturmaya mahkum edildi. Bu sürgün cezası ancak, Sultan 
	II. Abdülhamid'in 27 Nisan 1909'da tahttan indirilmesi ve yerine 35. Osmanlı 
	Sultanı olarak V. Mehmed Reşad'ın geçirilmesiyle sona erecekti. Yeni 
	Sultanın tahta çıkmasından sonra, herkesle beraber Mevlanazade Rıfat da affa 
	kavuşarak Bursa'dan İstanbul'a döndü. 
	 
	   
	1906-1909 yılları arasında Bursa'da valilik yapan Mehmet Tevfik Bey'in 
	anılarında da başka sürgünlerin izlerine rastlamak mümkündür. Mehmet Tevfik 
	Bey, Sultan Murad'ın kızlarından Fehime Sultan'la olan ahbaplıklarından söz 
	ederken, dostluklarının önemli bir nedeni olarak, vaktiyle Bursa'ya sürülmüş 
	olan ve Sultan'ın eski günlerinden tanıdığı üç kızkardeşe yaptığı iyilikleri 
	göstermektedir. Biri Sultan Abdülhamid'in, diğeri Reşad Efendi'nin 
	saraylılarından olan, üçüncüsü ise bu iki kardeşin ablaları olup, saray 
	dışında yaşayan üç kızkardeş kendilerine Bursa'da bir ev alınıncaya kadar 
	vali Mehmet Tevfik Bey'in evinde ağırlanırlar. 
	 
	   
	Gazi Osman Paşa'nın ikinci oğlu Kemaleddin Bey'in sürgüne gönderilme 
	hikayesi ise ibret vericidir. Kemaleddin Bey, Sultan II. Abdülhamid'in 
	kızlarından Naime Sultan'la evlidir. Bir ara hastalanan Naime Sultan'a, eve 
	gelen Dr. Hakkı Şinasi Paşa tedavi amacıyla "kakodilat" enjekte eder. Bu 
	arada damat Kemaleddin Bey ile ilgili, karısı Sultanla birlikte oturdukları 
	sarayın yanıbaşındaki diğer sarayda yaşayan Sultan Murad'ın en büyük kızı 
	Hatice Sultanı sevmekte olduğu ve onunla evlenebilmek için doktora talimat 
	vererek hasta karısı Sultana zehir şırınga ettirdiğine dair bir dedikodu 
	yayılır ve hatta saraya jurnal verilir. Tıpta bunun bir ilaç olarak da 
	kullanıldığı söylense bile Abdülhamid'i ikna etmek mümkün olmaz. Kemaleddin 
	Bey karısından boşatılarak Bursa'ya sürülür, Dr. Hakkı Şinasi Paşa da başka 
	yerlere. Kemaleddin Bey, Bursa'da kendisi için kiralanmış bir evde yaşamaya 
	başlar, dışarı çıkması yasaktır. Hünkar yaverlerinden Mustafa Paşa adında 
	bir Mirlivanın denetimi altında Padişah tüfekçilerinden değişik rütbeli 
	birkaç subay Kemaleddin Bey'in kontrol altında tutulması görevini 
	üstlenirler. Hepsi birlikte aynı evde yaşarlar. Bu ünlü mahpusla dışarıdan 
	hiç kimse gidip görüşemez, irade olmadıkça vali bile gidip hatırını soramaz. 
	   
	Yine Sultan Murad'ın vefatından sonra gözdelerinden biri ile sayıları bir 
	hayli fazla olan kalfaları, kendilerine onar lira maaş bağlanarak Bursa'da 
	sürgüne gönderilmişler, her birine birer ev alınacağı söylenmiş, talib 
	olanlarla evlendirilmeleri de irade edilmişti. Çok sayıdaki bu kadınların 
	herbirine Bursa'da evler alınıp, teker teker yerleştirilmeleri zaman 
	alacağından, geldiklerinde hepsinin bir arada oturmaları için iki konak 
	tutulmuştu.   
	   
	Vilayet mektupçusu ile Maarif Müdürü de Bursa'ya sürülmüş memurlardandı. 
	Necmeddin Molla'nın ağabeyi Ali Ata, bir gün Boğaziçi vapurlarından birinde 
	yolculuk ederken, yanında oturan tanımadığı adamın sigarasından kendi 
	sigarasını yakmıştı. Kim olduğunu bilmediği bu adamın veliahd Reşad 
	Efendi'nin adamlarından biri çıkması ve durumun jurnallenmesi ile o da 
	Bursa'ya sürülenler kervanına katılmıştı.   
	   
	Bütün bunlardan başka, o sıralarda Bursa'ya sürülmüş ünlü Fehim Paşa ile 
	birlikte merkezde ve çevrede daha başka sürgünler de vardı.   
	1940 şair Nazım Hikmet’in Bursa’ya sürgün olarak geldiği yıldır. On yıl 
	kaldığı Uluyol’daki eski cezaevinde pek çok şiir yazar Nazım Hikmet. En 
	bilinenlerinden biri şudur:  Sevdalınız komünisttir,   
	on yıldan beri hapistir,                                                                                                  
	 yatar bursa kalesinde.  	
	hapis amma, zincirini kırmış yatar, 
	  
	en ala mertebeye ermiş yatar,   
	  
	yatar bursa kalesinde  
	                              
	              
	 
	                       Nazım Hikmet Bursa CezaevindeOnunla yaklaşık aynı 
	dönemde aynı cezaevinin bir başka edebiyatçı sakini vardır: Orhan Kemal.
	"Maksim Gorki ve Nazım Hikmet kitapları okumak" 
	suçundan hüküm giymiştir. 1947’de 10 ay hapse mahkum olan başka bir ünlü 
	edebiyatçımızı ağırlar Bursa: Aziz Nesin (Aziz 
	Nesin'in Bursa günleri hakkında daha fazla bilgi). 
	 
	
	                                         
	Eski Bursa Cezaevi 
	
	                                                  
	                                    Kaynak: 
	Bursa Büyükşehir Bel. web sitesi 
	
	
	
       
	 
	
	
	     Bursa'nın bir başka ünlü sürgünü İran'ın merhum 
	dini lideri Ayetullah Humeyni olmuştur. Humeyni, Şah Rıza Pehlevi 
	döneminde tehdit olarak görülüyordu ve bu  nedenle sürgüne gönderildi. 
	1978’e kadar sürecek 14 yıllık sürgünlüğünün ilk durağı Türkiye idi (1964-65 
	arasında). Kısa süre Ankara’da kaldıktan sonra dindar bir kent olduğu için 
	Bursa’ya gönderildi. Bursa’da ona Farsça bilen İstihbarat Albay Ali Çetiner 
	ev sahipliği yaptı. Kaldıkları ev Acemler’de, Zübeyde Hanım Caddesi 15 
	numaradaki apartmanın bir  dairesiydi. Ali Bey Büyükkumla köyündendir. 
	
	--------------------------------------------------------------------------------------------------- Ali Aksoy:  
	 “Bursa 
	Nazım'a borcunu ödemeli…  Koğuşlarında yattığı eski mahpushaneyi 
	yıktılar, yerinde Adalet Sarayı var şimdi… Önünden geçen caddeye adı 
	verilmeli derim en azından... En azından Nazım cezaevinde iken, annesinin 
	kiralayıp kaldığı ev, ya da Çekirge’de Nazım’ın Piraye ile buluştuğu 
	otellerden birinin bir bölümü... 
	Bursa borcunu ödemeli Nazım’a…”
	 
	
	---------------------------------------------------------------------------------------------------- Kemal Sulaoğlu  
	(Meydan 
	Gazetesi 8-6-2008):  Nedir
	
	Tanpınar’ın Bursa ile bağı? İki kitabındaki gezi notları ve bir 
	şiir… Var mıdır daha ötesi? Oysa  
	
	Nazım, 61 yıllık ömrünün 10 yılını geçirmiştir Bursa’da…
	
	“İçeride de olsa, dışarıyla beraber” yaşayarak… Bugün dünya 
	insanının dilinde dolaşan birçok şiirini,
	
	“Memleketimden İnsan Manzaraları”nı,
	
	“Kuvayı 
	Milliye”yi, “Şeyh Bedrettin 
	Destanı”nı,  
	“Piraye’ye 
	Şiirler”i,  
	Kemal Tahir’e,
	
	Vâ-Nû’ya 
	mektupları burada yazmıştır…  
	
	                                                                              |