| 
       
	    
	Sabahattin Ali ile birlikte çıkardığı Markopaşa adlı mizah dergisindeki 
	yazısı yüzünden yargılandı, 10 ay hapis ve üç ay on gün Bursa’da “emniyet-i 
	umumiye nezareti (göz hapsinde tutulma)” cezasına çarptırıldı. 
	1948 yılı Şubat ayında 4 ay 
	sürgün olarak kalacağı Bursa'ya geldi. Kente girişini kendisi şöyle anlatır: 
	    "Şehre girişim pek 
	anlı şanlı oldu. 1947 yılında o gün 
	Halkevleri'nin kuruluş yıl dönümü 
	törenleri vardı Bursa'nın o zamanki terminali "şeref garajı", bugün 
	Heykel'den aşağı inen İnönü Caddesi üzerindeki Hüzmen Plaza'nın yeri ile tam 
	karşısı...İki jandarma arasında ellerim kelepçeli halde yürüyerek 
	Heykelönü'ne çıktım. Bando çalmaya başlar başlamaz iki jandarma kendilerini 
	tutamayıp geçit törenine katılmadılar mı! Ben bir ara, herhalde utancımdan 
	geride kalmış olacağım, biri,  
	    - Hizaya baaak! 
	diye bağırdı. 
	  Bizden önde okullar, 
	sporcular, esnaf birlikleri geçiyor. Her geçene ayrı alkış tutuluyor. Biz de 
	onların arkasına takılmışız. Artık oldu olacak, dedim kendi kendime, bundan 
	kurtuluş var mı? Nasıl olsa Bursa beni tanıyacak, hiç olmazsa tam tanısın... 
	Ben jandarmalara ayak uydurdum. Bando çalıyor, biz de uygun adım gidiyoruz. 
	Davul güm güm ötüyor, biz de rap rap geçiyoruz. Jandarmaları bilmem ama ben 
	öyle gönülden yürüyorum ki, adım attıkça Bursa sarsılıyormuş gibi geliyor 
	bana... Önümüzdeki bir kamyon içinde Dokumacılar Birliği geçiyor. Etraftan, "Dokumacılar, dokumacılar... 
	diye sesler geldi, sonra bir alkış koptu.  Biz geçiyoruz. 
	   "Geliyor, geliyor! diye 
	sesler duyuldu. Artık kim geliyor, kimi bekliyorlar bilemem... Tam Halkevi 
	önüne gelince bi alkış da bize tuttular. Biz, alkışın da verdiği kuvvet ve 
	coşkuyla, ortada ben, sağımda solumda iki jandarma, uygun adımla boydan boya 
	asfaltı geçtik, köprü başına geldik... Kalçadan adım çıkarmaktan 
	yorulmuşum".    
	     Mart 
	1948'de kalmak için bir ev tutar. Adresi: Sivasiler Mahallesi, Dere Sokak, 
	Nr. 8 Aynı dönemde Haluk Yetiş'e yazdığı mektupta şöyle diyor: "Beni 
	değil Bursa’ya, bulutların üstüne atsalar aç kalmam. Uludağ'ın karlarını 
	sıkar, ekmek çıkarırım". Para kazanmak çin pek çok işte çalıştı, eski Türkçe 
	ve Kuran dersleri verdi. Belediyenin karşısında yer alan Güven Otel'de 
	kaldı.  
	
	       
	                                                                              
	Fotoğraf: Akın Kazıklı arşivi 
	
	 
	
	Yılmaz Akkılıç farklı düşünür. Ona göre Aziz Nesin Bursa'ya geldiğinde Heykel'de Lozan 
	Oteli'nde kalmıştı.  
	      
	  
	    CHP'ye muhalefet 
	eden 
	DP yanlısı bir gazete çıkmaktadır o yıllarda Bursa'da. Gazetenin 
	yöneticisi 
	Nazım Hikmet şiiri okuduğu için okuldan atılmış bir şairdir. Para 
	kazanmak niyetinde olan Aziz Nesin gazeteye gidip şairle tanışır, niyeti 
	düzeltmenlik gibi bir işe edinmektir. Ancak ummadığı bir tepkiyle 
	karşılaşır. "İyi ki akşam karanlığında geldiniz" der Bursalı şair, 
	"önümüzdeki seçimde DP'den milletvekili olacağım. Bizi birlikte görürlerse 
	türlü söylenti çıkar.  Aman görüştüğümüzü kimseye söylemeyin".  
	   Adı geçen şair 
	seçimlerde milletvekili seçilememiştir. Ancak uzun süre DP'nin ileri 
	gelenleri ile yakın ilişki içinde idi. 
	Ali Aksoy (1948-2009)'un aktardığına 
	göre 2000'li yılların başlarında bir gün bir sohbet esnasında 
	
	Raif 
	Kaplanoğlu, tarihçi yazar İsmet Bozdağ'a aniden: 
	   "Aziz Nesin'e 
	düzeltmenlik işi vermeyen siz miydiniz?" diye sorunca Bozdağ mahcup bir 
	şekilde soruyu olumlu yanıtlamış.   
	   Aziz Nesin 1990'lı 
	yıllarda birkaç kez kentimize edebiyat etkinliklerine katılmak için geldi. 
	Bunlardan birinde anılarındaki Bursa'ya ait şunları söylemiş:  
	   "Bende anılaşan 
	yapıların çoğu yok bugün. Yıkılmış. 
	
	Dağcılık Kulübü yok. Sürgün olarak 
	kaldığım otel yok. Otelden çıktıktan sonra, Mahkeme Hamamı'nın üst yanındaki 
	sokakta bulunan ev yok. Yerine apartman yapılmış. Her şey nasıl da 
	değişmiş.. Bursa'nın coğrafyası çok değişmiş, lokal olarak değişmiş. 
	1947'den sonra bu  kente üç dört kez geldim. Bir gelişimizde Ruhi Su 
	ile birlikte idik, o konser verdi, ben konuşma yaptım. Bursa şimdi o 
	yemyeşil kent değil. Benim sürgünlüğümde Bursa bir emekliler kentiydi. 
	Ucuzluğuyla da ünlüydü.
	
	İstanbul’a yakın olduğu için emekliler gelir yerleşirdi buraya. Doğasıyla, 
	havasıyla cennet gibi bir yerdi". 
	                      
	  
	Heykel'de 
    Aziz 
	Nesin’in Bursaname adlı eserinden bir bölüm 
	
	           
	 
	Estek kösteğin 
	adı olmuş burada estetik 
	Betondan 
	sefertası yapılarla süsledik 
	Böyle 
	şehirciliğe doğrusu ya pes dedik. 
	 ... 
	Kente süs lazım 
	değil, Türk’ün süsü sadelik 
	Smokin mi 
	giyilir cepte yokken metelik 
	Bir acayip 
	kılıkla olmuş şehir turistik 
	... 
	Kalemim ok 
	gibidir, elim de hayli sakat 
	Dışı seni yaksa 
	da içi de beni yakar 
	Şu Kırk 
	Merdiven’lerden su akar, aptal bakar 
	
	… 
	Yumuşak da 
	söylesek sözümüz gelir pek dik 
	Bir yağmur 
	çiselese Bursa olur Venedik 
	Boru 
	döşenecekmiş, yollar delik üstelik 
	... 
	Batmadan 
	boğulmadan çıksak Bahri Bursa’dan 
	İsteyip asasını 
	ya Hazreti Musa’dan 
	Ya da çıksak 
	göklere ibret alıp İsa’dan 
	Ya deveyi 
	gütmeli ya Bursa’dan gitmeli 
	Söylesene Haşim 
	Bey, söyle ne halt etmeli? 
	
	
	                                  
	
	
	(21.12.1948)  
	
	  
     |