Afet İnan 
	  
	
	 Bursa’nın 23 Nisan şenlikleri ve okulların geçit 
	resmi töreni ok güzel olur diyorlardı. Bu törenlerde bulunma fırsatı 
	hakikaten beni çok mütehassis etti. Bu yıl 23 Nisan’ın Kurban Bayramı’nın 
	ilk gününe rastlaması da ayrı bir özellik katmıştı bu milli yıldönümüne. 
	Bursa’nın Atatürk  Caddesi’nin 
	iki tarafı, halk ve çocuklarla bir uçtan bir uca dolmuştu. Oturacak yerler 
	olmamasına rağmen, küçükler ön sıralarda, renk renk temiz giyimli Bursalılar 
	arkalarda sıralanmıştı. Fakat 
	bunların arasında benim gibi tatilini geçirmeye gelmiş kimseler de pek 
	çoktu. Çünkü Bursa otellerinde daha önceden ayırtılmazsa yer bulmak mümkün 
	olmuyormuş. Bursa’nın ve çevresinin her bakımdan tatminkâr bir turist 
	merkezi olduğunda şüphemiz yok. Uludağ’ın karlı tepelerinde kayak 
	yapılırken, 
	Mudanya sahillerinde denize girilebiliyor. Mesafeler o kadar 
	yakın ki, kıştan yaza geçmek saatle ölçülebiliyor. Hele bu bahar mevsiminde 
	Bursa yeşilliklerinin çeşidine dünyanın neresinde tesadüf edilebilir bilmem? Ben ömrümde Bursa’daki yeşil renklerinin bir aradaki ahengine başka 
	bir yerde rastladığımı hatırlamıyorum. Esasen nerede tabiatın yeşilliklerini 
	görsem, Bursa ile mukayese etmişimdir. 
	
	
	                   Afet İnan Atatük ile birlikte
	 
	Bursa okullarının her yıl aylarca önce bu 23 Nisan 
	törenine hazırlık yaptığını ve her okulun birbiriyle rekabet edercesine 
	gösteriler yapmaya öğrencilerini hazırladıkları bütün herkes tarafından 
	biliniyor. Bu yıl bazı sembolleri konu olarak almış her okul ve bir 
	gazetenin tertip ettiği jüri heyeti, birinci gelecek okula beş yüz liralık 
	okul malzemesi alacağını ilan etmiş. Bu mükafat olmasa da esasen yıllardan 
	beri Bursa okulları bu geçit resmine o kadar önem veriyor ki, öyle sanıyorum 
	Türkiye’nin hiç bir şehrinde bu kadar itinalı ve orijinal fikirlerin tatbik 
	edildiği bir vilayetimiz henüz yoktur. Bursa bu bakımdan öncülüğünü 
	yıllardan beri bir anane halinde yerleştirmiş.
	         
	Tören bu yıl öğleden sonra başladı. 
	Mikrofonda verilen açıklamalardan, tarih ve kültür olayları ile geçit 
	törenine ait bilgiler veriliyordu. Vali ve eğitim müdürünün selamladığı 
	törende hemen bütün Bursa okullarının öğrencileri çeşitli kıyafetleri ile 
	geçiyorlar. Neler sembolize edilmemiş ki bu gösteride!.. Örneğin bir okul en 
	eski çağlardan itibaren kıyafetleri gösteriyordu. Taş devri insanlarının 
	giyimleri ile başlayan ve Sümerler, Hititler’den örnekler veren çocukları, 
	hemen bütün tarihi devirlerin kıyafetleri takip ediyordu. Neler, neler 
	sembolize edilmemişti ki. İşte bahar geçiyordu önümüzden. Bütün kır 
	çiçekleri canlanmış yürüyorlardı. Gelincikler pırıl pırıl adeta uçuyorlardı, 
	canlı bir çiçek alayı ancak bu kadar güzel olabilirdi. Bir ara televizyon 
	ekranı durdu önümüzde, dünyanın her tarafından gruplar kostümleri ile 
	rengârenk dans ediyorlardı. İspanya’dan, Fransa’dan ve daha pek çok 
	yerlerden gruplar geçti önümüzden. Ankara seymenleri, Erzurum halayı 
	televizyona çıkmıştı.
	
	         
	Dans, 
	kalkan ve kılıç oyunları o ilkokul 
	öğrencilerinin küçüğü, büyüğü en başarılı kabiliyetleriyle okullarının, 
	öğretmenlerinin yüzünü ak ettiler. Her halde hiçbir emek boşa gitmemişti. 
	Böylece Bursalılar küçük Bursalıları alkışladılar, beğendiler ve takdir 
	ettiler. 
	
	         
	23 Nisan çocukları, gelecek 23 Nisanların 
	büyükleri olarak büyüdüklerinde bu törendeki başarılarını heyecanla 
	hatırlayacaklardır. Bu tören, kendi öğrenimimin bir devresini Bursa’da 
	geçirmiş olduğumdan benim de eski hatıralarımı canlandırdı. Fakat Cumhuriyet 
	devrimizin ilk öğrencileri olan bizler, bu güzel töreni o zaman Bursalılara 
	göstermiş değildik. Bu vesile ile, Bursa Milli Eğitim mensuplarını tebrik 
	etmek isterim. Öğretmen arkadaşlarınızın emekleri boşa gitmiyor, var ve sağ 
	olsunlar.
	             
	
	
	                                      
	1966'daki 23 Nisan törenleri (Heykel)
	         
	İşte bütün bunları heyecan ve gururla 
	seyrederken şunu düşünüyordum: Avrupa’nın turizmi iyi teşkilatlandırmış 
	ülkelerinde bu gibi törenler dış turistlere gösterilmek için çok iyi bir 
	fırsat sağlar. Bursamızın dolu olan otellerinin adedini daha çoğalttığımız 
	vakit bu ananevi 23 Nisan gösterilerimizi seyre gelecek yerli ve yabancı 
	turistleri herhalde çok tatmin edecektir.
	Bu vesile ile Bursa Milli Eğitim 
	Müdürlüğüne yaptığım bir teklifi de buraya kaydetmek isterim.
	         
	Bursa şehrinde bir halk sanatları ve Türk 
	Ev Kültürü müzesinin kurulası lazım. Bunu bizzat Bursalı ailelerin 
	evlerinde, sandıklarında mevcut eşya ile meydana getirmek yerinde olur 
	sanırım. Fatih’in doğduğu ev bunların toplanıp tertip edileceği bir yer 
	olursa da, belki başka daha büyük ve münasip bir binanın da tahsisi mümkün 
	olur. Bu eşyaların toplanması için, mesela halk evinde kurulacak bir komite, 
	kız enstitüleri ve diğer okulların öğretmenlerinin rehberliği ile evvela 
	herkesin görebileceği bir yerde vitrinlerde, verenlerin isimleri ile teşhir 
	edilebilir. Sonra toplanan eşyalar Müzeler Umum Müdürlüğüne veya belediyeye 
	devredilerek bir şehir müzesi kurulur. Burada mütehassısların delaletiyle 
	bütün eşyalar, yine verenlerin ismi üzerine konmak şartıyle, tertip edilir. 
	Güzel sanatları ilgilendiren el işlemeleri vitrinlerde teşhire konur, mesela 
	bir oturma odası veya bütün hamam takımlarına ait eşya, mutfak takımları bir 
	araya getirilmiş olur. Bütün bunların göz önünde canlandırılacağı manzara, 
	gerek yeni nesillerimize, gerekse yabancılara Türk kültürü hakkında esaslı 
	bir fikir verir. Bu iş için akrabam ve sınıf arkadaşım Saime Aytürk, 
	kendinde olan bu çeşit eşyaları ilk olarak Bursa şehrine hibe etmeye 
	hazırdır. Bunu herhalde diğer Bursalılar da takip ederler sanırım. Yeter ki 
	faal bir komite bu işin önemini ve lüzumunu anlatma fırsatı bularak 
	çalışmalara başlasınlar. Bu çeşit müzeler her şehrimizde kurulabilir. Kadın 
	teşekkülleri, 
	Halkevleri ve Kız Enstitüleri öğretmenlerinin delaletiyle 
	İzmir, Edirne, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep bu fikir üzerinde faaliyete 
	geçmiştir.
	         
	Bursalıların şehirlerine armağan 
	edecekleri bu eşyalarla açılacak müzenin iç ve dış turistlerin çok 
	beğenecekleri bir yer olacağına inanıyorum.
	                                                                                          
	4 Mayıs 1964
	 
	
	     
	Bursa’da şimdi müze olarak tanzim edilmek 
	için tamir edilmekte olan Çekirge’deki Atatürk Köşkü vardır. Milli Eğitim Bakanlığına ve Emekli Sandığı 
	Genel Müdürlüğüne üç imza ile (Anıtkabir müdürü İdris Özmen, Bursa müze 
	müdürü Vahit Armağan ve ben) 16 Nisan 1965’te verdiğimiz raporda bu köşkün 
	müze olarak tamir edilmesini teklif ettik. Buraya Atatürk’ün kullandığı 
	mobilyalar konduktan sonra, Bursa’nın mahalli özelliklerini taşıyan sanat 
	eserleri (mesele kumaşlar oyalar, işlemeler vb.) teşhir edilebilir.
	         
	Böylece Bursa’nın her devir tarihi, bu 
	çeşit müzelerde toplu ve intizamlı bir halde göz önüne konmuş olacaktır. Ben 
	bu müzelerden birisine, Ahmet Vefik Paşa’dan ailemize intikal eden bir gümüş 
	kahve fincan zarfını vereceğim.
	
	         
	Bursa her bakımdan güzel anıtları, Türk 
	kültür zenginlikleriyle medeniyetimize sembol olmuştur. Bunları korumak, 
	değerlendirmek ve tanıtmak ise hepimize düşen bir ödevdir.
	         
	Türkiyemizdeki Türk tarihi her yönü ile 
	derinliğine ve genişliğine yazılı belgeleri ve her çeşit eserleriyle 
	öğrenilecek ve bilinecektir. Milli geleneklerimiz, çağımızın yeniliklerine 
	uymak ve medeniyette ilerlemek için bir hız kaynağı olacaktır.