Yenişehir'in Tarihi


Eski Yenişehir'den Anılar

Mehmet Beysel'in Yenişehir Anıları

Valinin Yenişehir Raporu

Ali Bilgiç

Yenişehir'de Eczacılık

Bursa'nın İlçeleri

 

    

                                                                                                          Raif Kaplanoğlu

     Bizans döneminde Yenişehir kentinin bulunduğu yerde Neapolos adlı bir kent olduğu ve bu nedenle de Türkçe’si olmak üzere Yenişehir adı verildiği söylenir. Osman Gazi, 1301 yılında tüm Yenişehir bölgesini ele geçirmişti. Ancak bu tarihte bölgenin en önemli kenti Köprühisar idi. Osman Gazi, bu kaleyi alamayınca, ovanın ortasında yeni bir kent kurdu. Bu şehir, Osmanlı Devletinin kurduğu ilk şehirdir. Bu nedenle şehre Yenişehir adı verilmiştir.
     Yenişehir, 1301 yılından, 1326 yılında Bursa’nın fethine kadar devletin başkentliğini yapmıştır. Osmanlılar, ilk şehir deneyimlerini bu kentte öğrendiler. Burada
bir de saray yapılmıştı. Bu saraya ilişkin tahrirat defterlerinde kayıtlara rastladık. Bugünkü Saraya Mahallesi’de buradan gelmektedir.

Gezginlerin gözüyle Yenişehir

     Önceleri ünlü Roma Caddesi İznik’ten Köprühisar yönüyle Bilecik’e gitmekteydi. Ovanın ortasında Yenişehir kurulunca, yol da değişti. Artık, İstanbul’dan Anadolu’ya
gidildiğinde mutlaka Yenişehir’den geçilmekteydi.

    1550 yılında Yenişehir’e gelen Richard Pockocke Yenişehir’e gidince burada büyük bir göl görmüş. Yazın kamışlarla kaplı bir bataklık oluyormuş. Gezgine göre 4-5 cami ile Ermeni kilisesinin bulunduğu ufak bir yer. Kasabada gördüğüm eski kalıntılardan kasabanın Caesarca Smyrdiana adlı antik kent olabileceğini yazar.
    1894 yılında ise Mehmet Ziya ziyaret ettiği Yenişehir’i şöyle anlatır: “Yenişehir’e geldiğimiz zaman Romalılar zamanından kalma ve oldukça iyi korunan iki yola rastladık. Yine o devirden kalma olan köprüyü geçerek Yenişehir’e vardık.
    Yenişehir, bu adı taşıyan bir gölün kenarında olup, civarındaki kaynaklar dağlardan inen sularla hayat bulur. Yenişehir kazasının eski durumu ile şimdiki durumu arasında çok fark bulunduğunu gezginler bildirmektedir. Kasabada 1.008 ev, 12 cami, 4 mescit, rüştiye
ve iptidai 8 okul var.”
    Gezginlerin sözünü ettiği Yenişehir Gölü bazı eski haritalarda da gösterilmiştir. Bu göl, aslında Marmaracık Gölü’dür. 1930’lu yıllarda yapılan kanallarla kurutulmuş
olup, halen göl havzasında tarım yapılır.

Yenişehir Bir Tarih Şehri
    Yenişehir’de “Kuruluş Dönemi”nin çok önemli bazı eserleri halen özenle korunmaktadır. Yenişehir’in en eski camii, Orhan Gazi’nin yaptırdığı olup, bu cami
yakın zamanlarda büyük ölçüde yenilenmiştir. Yeni Mahallede Sinanpaşa Camii ve imareti, Balibey Mahallesi’nde Balibey Camii ile hemen arkasında türbesi vardı. Türbe 1920 yılından sonra yıkıldı. Çarşı Mahallesi’nde bir cami, 10 odalı bir medrese, Kayseriye Mahallesi’nde cami, medrese ve dershane vardı. Sultan Orhan’ın oğlu Süleyman Paşa da, Yenişehir’de 20 odalı bir medrese ile kütüphane yaptırmıştır. 1895 yılında ilçe merkezinde: 4 medrese, 12 cami, 1 kilise, 1 ipek fabrikası, 9 tekke, 11 han, 437 dükkan, 3 hamam vardı.
     Yenişehir’de bugün: Çayır, Gündoğan, Hıdırbali, Kayseriye/Kurtuluş, Saray/Tabakhane, Ulucami, Yeni, Yenigün, Yılmaz ve Yüzüncü Yıl adlı 10 mahalle ile 61 köyü vardır.
    Bunlardan en önemlisi 1504 yılında yapılmış Balibey Külliyesi’dir. Bu külliyeden günümüze cami ve çarşı içindeki bir kemer kalmıştır. İmaretten ise hiç eser yoktur.
Caminin güneyinde medrese vardı. İmaret ise Halk Kütüphanesi’nin bulunduğu yerdedir. Yenişehir’deki ikinci külliye ise, Sinan Paşa’ya aittir. Yemen Fatihi olarak tanınan Sinan Paşa, daha sonra Tunus’u fethetmiş, İran Serdarı olmuş. Sadrazam olan Sinan Paşa 1596 yılında yaşamını yitirmişti. Sinan Paşa Külliyesi’nde; cami, medrese, imaret ile arastası bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti'nin İlk Kurduğu Şehir

    Ayrıca bu kasabada Orhan Bey’in yaptırdığı cami ise 1977 yılında tamamen yenilenmiştir. 1333 yılında yapılmış Reyhanpaşa Zaviyesi ile türbe halen varlığını sürdürmektedir. Orhan döneminden kalma Saray Hamamı da, oldukça sağlam olarak günümüze gelebilmiştir. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın burada bir medrese yaptırdığı bilinmektedir. Bu medrese 1930 yılında yıkılmıştı. Süleyman Paşa’nın mezarı bu medresenin yanındadır. Ancak bu mezar bir makam mezarıdır.

Yenişehir Ermenileri
    1895 yılında tüm ilçede 5 kilise vardı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre Balipaşa mahallesinde 11, Çayırlık’da 4, Nasuhbey’de 16 hane Ermeni yaşamaktaydı. Toplam olarak ise bu tarihte 314 hane Ermeni yaşıyor. Türk belgelerine göre Yenişehir’de sadece Ermeni yaşar, Rum ve Yahudi yoktur. Daha sonraki yıllarda da çok az Rum yerleşmiş Yenişehir’e. Oysa 1894 yılında yayınladığı kitabında V. Cuinet’e Yenişehir’de 1.948 Rum,
3.470 Ermeni yaşadığını yazar ki, bu abartılı olmalı. Resmi belgelere göre ise 1900’lü yıllarda kasabada; 3.221 Müslüman, 1.633 Hıristiyan olmak üzere toplam olarak 4.854 kişi yaşamaktadır. Bu tarihlerde 5 kişilik Belediye Meclisinde Mekcu Ağa ile Yovakim Ağa adlı iki gayrimüslüm bulunması, kentteki gayrimüslümlerin varlığını göstermektedir. Yenişehir’de, 15. yüzyıldan itibaren meyhane bulunduğu anlaşılmaktadır ki, bunu işletenler Ermenilerdi.
    Ermeniler, Çayır Mahallesinde otururdu. Rumlar Garajın karşısındaki Çırpan ve Hıdırbali Mahallesinde oturuyormuş. Ermeni Kilisesi ise Çakır Oteli’nin bulunduğu
yerde idi. 1930’lu yıllara kadar kilisenin duvarları ayakta idi. Daha sonra yıkılan bu kilisenin çanları Saat Kulesi’ne asılmıştır.
Yenişehir’in Ağası Ethem Paşa
   
19. yüzyılda Osmanlı sistemi değişince, devlete ait geniş araziler özel şahısların eline geçmeye başladı. İşte bu sıralarda, her kasabada ayan adı verilen ağalar türedi. Örneğin Bursa’da kısa sürelerle iki kez belediye başkanı olan Veliddin Paşa, Orhangazi ovasındaki geniş arazilere el koyarak 5-6 bin dönümlük Velipaşa Çiftliğini kurmuştu. İnegöl’de de Numan Paşa kasabanın mutlak sahibi idi.
    Yenişehir de, İbrahim Ethem Paşa’nın payına düştü. Yenişehir’de on binlerce dönüm arazinin sahibi olan Ethem Paşa’nın arazileri üzerinde günümüzde 5-6 köy kurulmuştur. Adeta Yenişehir’in padişahı idi Ethem Paşa… Cumhuriyet öncesinde uzun yıllar belediye başkanlığı da yapan Ethem Paşa, Bursa Valisi’ni bile takmıyordu. Hatta Bursa Valisi Mehmet Tevfik, Ethem Paşa’nın Yenişehir’deki bu padişahlığını engellemeye çalışınca kendisinin canı yanar. Sanki devlet, Yenişehir’i Ethem Paşa’nın insafına bırakmıştı…

Yenişehir’de Göçmenler 
    Ermeniler Çayır Mahallesinde otururdu. 1950 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmenler bu mahalleye iskan edilmiştir. 1970 yılında gelen 100-150 hane Bulgaristan göçmeni ise Dallas Mahallesine yerleşmiştir.

    Yenişehir çingeneleri Bursa’nın en eski Çingeneleridir. Bursa’da sadece, Kamberler mahallesi ile Yenişehir Çingeneleri yerlidir. Diğerlerinin tümü Yunanistan ve Bulgaristan’dan göçmen olarak gelen Çingenelerdir. Ancak Yenişehir çingeneleri önceleri kasabada oturmuyor, göçebe olarak kasaba yanındaki çayırlarda oturuyordu. Cumhuriyet döneminden sonra kasabaya yerleşip mahalle kurmuşlardır. Bugün genellikle Çingeneler
Yılmaz mahallesi’nde oturmaktadır. Yeni/ Çayırönü Mahallesi ise, 1966 yılındaki Varto
depremi sonrasından gelen göçmenlere iskan olarak kurulmuştur. Daha sonra mahalleye 1975’li yıllarda Bitlisli (Mutki), 1990’lı yıllarda ise Mardinli göçmenler yerleşmiştir. Sanayi çarşısının bulunduğu yerde Harim Çayırı vardı. Reyhan Paşa Çayırı ise kentin 2 km. güneyindeydi.

    Beypınar köyünü, 1860 yıllarında kuran Tatarlardan 50-60 hanesi, Ermeni tüccarlarından Ohannes’in hediye ettiği Yenişehir’in yanındaki bir tarlaya yerleşerek bir mahalle kurmuş. Bugün tatarlar olarak anılan mahallede yaşayan Tatarlar, uzun yıllar bölgedeki en iyi at yetiştiricisi olarak ünlendi. Yeni Mahallede 1880’li yıllarda gelen Tatarlar yaşamaktadır.
19. yüzyıldan sonra yol sisteminin değişmesi ile sapada kalan Yenişehir, uzun yıllar adeta bir köy görünümünde idi.

Mustafa Bilgiç, Mehmet Akalın, Mustafa E. Tekin, Ali Bilgiç tarafından kurulmuş Yenişehir Gazetesinin 2180/11 sayısından alınmıştır.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

     1950'den önce Yenişehir Ovası’nda büyük bir göl vardı. Adına Marmara Gölü derlerdi. Gölün büyük kısmı sazlıkla kaplıydı. Ellili yılların başında kurutuldu, ortaya çıkan arazi Türkiye Harp Malulleri Cemiyeti mensuplarına dağıtılmıştı. Birkaç yıl sonra bu verimli topraklar bir takım kimselerin eline geçmiş ve göl sahasında sekiz yüzer, biner dekarlık 5-6 çiftlik oluşmuştu. Gölün kenarındaki köylere kazanılan araziden pek bir şey verilmemişti. Göl kurutulunca binlerce kuş artık ovaya gelmez oldu.  (Kaynak: Fetret, Hüseyin Döşer, Ekin yayınevi, 2005, s. 209) 

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 23/10/23