1965 TİP Kongresi

Efsane Muhtar Fevzi Kavuk ile Söyleşi

Bursa'da Siyasi Hayat

 

                    

    4 Temmuz 1965’de Setbaşı’ndaki Saray sinemasında TİP il kongresi yapılırken Komunizmle Mücadele Derneği taraftarları kongreyi basıp pek çok kişiyi yaralamıştı.  

Niyazi Menteş’ten dinleyelim (Vefasız Olsa da Zaman, Bursa Ticaret Borsası yayınları, 1997, s. 39-41)

“Sol fikir o dönemlerde, bugünlere göre kötü bir görüntü vermekte, malum kafalarda. Kırmızı kravat takana, kırmızı dolmakalemi ceketin üst cebine iliştirene kem gözle bakılıyor. Sağ cenah sol cenaha selam sabah etmediği gibi kıyıda köşede “Komunistler Moskova’ya” biçiminde yaygara koparıp prim topluyor.     

            Kongrede komunizm propagandası yapıldığını iddia eden bazı AP’liler, Komunizmle Mücadele derneği, Milliyetçiler Derneği mensupları (o vakitler Bursa’da Nurcular da vardı) sinema çevresinde toplandılar. Elden ele beyanname dağıtıp içeride komunizm propagandası yapıldığı yayıldı (her şeyin önceden hazırlandığı anlaşılıyor).

            Durum valiye iletildi, o da emniyet güçlerinin sayısını arttırdı. Kalabalık artınca vali ve Cumhuriyet savcısı olay yerine geldiler. İçeri girmek isteyenlerin valiyi omuzlara alıp lehte tezahürat yapmaları dikkat çekti. Askeri birlikler kordonu daralttı ama biraz önce valiyi omuzlarına alanlar bu defa da askere karşı protestoya başladılar. Pencerelerden bakanlara karşı taşlı saldırı  uzun süre devam etti. Göstericiler dışarı çıkanları feci şekilde dövdüler. Canlarını kurtarmak isteyen TİP’liler Devrengeç Sokağı’nda evlere sığınmak istediler. TİP 2. başkanı Av. Şükrü Akmansoy’un burnu kırıldı. Ali Karcı adlı delege hastanelik oldu. Adnan  Cemgil ise komaya girdi. Göstericiler dağılmayıp TİP Bursa il binasını da tahrip ettiler.  Sonradan yapılan tahkikat sonucu 15’ten fazla kişi bir süre cezaevinde kaldı.

Fevzi Kavuk’tan dinleyelim:

“TİP’in Bursa il başkanı Emin Canpolat idi. Kongre Saray sinemasında yapılacaktı. Genel başkan yardımcısı Cemal Hakkı Selek’in divan başkanlığında toplanan kongre sırasında Komunizmle Mücadele Derneği üyeleri dışarıda toplanıp “Komunistler Moskova’ya” dile slogan atıp salonun kapısını zorlamaya başladılar. Kapıyı Müşküleli Rıfat Talan tutuyordu. Dönemin valisi Vefa Poyraz kongreye katılanları oradan uzaklaştıramamış,  sinemanın arkasında pusu kuran kalabalığın kucağına atmıştı. Kongreye katılan Nihat Behram, Setbaşı Köprüsü’nden dereye atlamış, Adnan Cemgil feci şekilde dövülmüş, Cemal Hakkı Selek yerlerde sürüklenmişti. Sonraki yıllarda vali Vefa Poyraz terfi ettirilerek İstanbul valiliğine atanmıştı.

TİP olayı sanıkları hakim karşısında. Sağ başta avukat Mithat Teoman (Kaynak: Necati Akgün, Son 100 Yılın Bursa Olayları ve Anılarım, 1994, s. 154

Mina Urgan’dan dinleyelim (Bir Dinazorun Anıları, Yapı Kredi Yayınları, s. 294):

“Türkiye İşçi Partisi’nin Bursa kongresi sırasında (1965) Adnan Cemgil bir faşist grubun saldırısına uğramıştı. İzbandut gibi herifler incecik, ufak tefek bir adam olan Adnan’ı yolda yakalamışlar. Hep birden üstüne çullanıp kıyasıya dövmeye başlamışlar. Eğer bir askeri cip oraya varıp, içindeki subaylarla erler silah çekip imdadına yetişmeseymiş, Adnan’ı orada öldüreceklermiş büyük olasılıkla. Yüzü gözü darmadağın olan, çenesi kırılan, bedeni çürükler, yaralar bereler içinde kalan Adnan’ı İstanbul’a getirip Gurabba’ya yatırdılar. Öfkeden titreyerek hastaneye koştum. Üzüntüleri yüzlerinden okunun dört işçi oturuyordu odada. Yataktaki adamı neredeyse tanıyamadım ilkin. Aka kırık çenesini açar açmaz, onun Adnan Cemgil olduğunu hemen anladım. Ziyarete gelenler, “ağabey senin heykelin dikilmeli” dediler. Adnan “ne yani, insan bir güzel dayak yediği için heykeli mi dikilecek” diyerek hem kendiyle hem onlarla alay etti… Adnan konuştukça benim öfkeden titremelerim geçiyor gülümsemeye başlıyordum. Hele bir yandan dayak yerken bir yandan da ağzından fırlayan, henüz parasını bile ödeyemediği takma dişlerini, el yordamıyla yerlerde nasıl aradığını anlatınca kahkahayı bastım. (Adnan Cemgil çevirmendir. 1950’lerde Barışseverler Derneği’nin genel sekreteriydi. Başkanı ise Behice Boran idi).

   Komünizmle Mücadele Derneği'nin başkanlığını bilinçsizce kabul etmiş olan Cemal Gürsel, bu faşist saldırının sonrasında basına demeç vererek komünizmle mücadele derneği fahri başkanlığından çekilmek zorunda kalmıştır.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Olayları Dönemin Valisinden Dinleyelim:

           "TİP'liler Bursa'da Sol Propagandaya Yeltenince, Kavga Çıktı"

  1964 yılının zannedersem Temmuz ayı idi; Türkiye İşçi Partisi Bursa'da kongre yapıyordu. Kongreden haberimiz olduğu için, gereken tedbirleri aldık. Kongreye Bursa'dan katılanların sayısı 10-15 kişiyi bulmuyordu. Şehir dışından gelenler ise, 100-150 kişiyi buluyordu. Tipliler "kongre" adı altında, adeta propaganda toplantısı gerçekleştiriyorlardı. İçeride yaptıkları konuşmaları hoparlörle dışarıya veriyorlar, bu konuşmalar, aşırı sosyalist görüşleri kapsadığı için Bursa halkı çok rahatsız oluyordu. Hava gerginleşmişti. Tahrikçiler iş başındaydı. Bir anda Bursa halkı kongreyi bastı, dağıtmak istedi. İlde yeterli sayıda polis olmadığı için olaylara kontrol etmek güçleşti. Garnizondan, askerî birliklerden yardım istendi. Kongre çevresinde protestoya katılanların sayısı bir anda 1500-2000 kişiyi buldu. Emniyet müdürü olayları kontrole çalışıyor, fakat topluluk gittikçe artıyordu. Halk kongrenin dağıtılmasını, il dışından gelen bu kişilerin bölgeden çıkartılmasını istiyorlardı.

Olay yerine gittim. Müessir bir konuşma yaptım, protestocuları kısmen yatıştırdım, ama dağılmadılar. Kongre görüntüsünde propaganda yapılan sinemaya gittim. Hoparlörle dışarıya yapılan irtibatı kestirdim ama yine olmadı. İçerdekiler dışarıdaki galeyanı gördükleri için, şehir dışına çıkma kararı aldılar. Bu arada askerî araçlar temin ettik. TİPlileri şehir dışına gönderdik. Olaylar sırasında, bazı kişiler askerî araçları taşladı. Bu arada yaralananlar da oldu. Ama sağ-sol çatışmasına meydan verilmedi. Çok şükür büyük bir badireyi bizzat müdahalemin de tesiriyle ucuz atlattık. Saldırganlardan bazıları tespit edildi, sonradan yakalanıp savcılığa teslim edildi. Olaylardan 20 gün kadar sonra, zanlılar mahkemeye çıkarıldı. İstanbul'dan her iki tarafı savunmak amacıyla 30'a yakın avukat geldi. Bu arada duruşma hâkimi, beni de tanık sıfatıyla mahkemeye davet etti. Adalete yardımcı olmak için gittim. Gördüklerimi özetle anlattım. Fakat duruşma hâkimi taraflı sorular sormaya başlayınca "Ben bildiklerimi anlattım. Başka söyleyecek bir şey yok. Ben sanık değil, şahidim" diyerek duruşma salonundan ayrıldım. Halk dışarıda, lehime tezahürat yaptı. Benim hem olay günü, hem de mahkemedeki tutumum, genel tasvip görmüş olacak ki, halkımız alkışları ile bana teşekkür etmiş oldular. Bu arada İstanbullular da, beni bu olayla tanıdılar. Çünkü basın hem olaylara, hem de duruşmaya geniş yer ayırmıştı. Mahkemeye gelen avukatların çoğu ise, siyasi şahsiyetlerdi.

Bir Cumhuriyet Valisinin Anıları (Vefa Poyraz) adlı kitabın 121-123. sayfalarından alınmıştır

     

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 07/12/22