| 
    
      | 
    
	
	   
	                                                                              
	
	
	Ekrem Hayri Peker
	  
	  
	
	Ünlü yazarlarımızdan Firüzan’ın tanınmış bir 
	eserinin adıyla yazıma başladım: Benim Sinemalarım. Çocukluğumda beni/bizi 
	dış dünyaya bağlayan tek bağ sinemaydı. Kimi tarih, kimi kovboy, kimi aşk 
	konulu filmlere koşarak giderdik. Sinemayla ilk tanışmam 
	rahmetli babamın yedek subay olarak görev yaptığı o zamanlar resmi olarak 
	Gazi Antep’de oldu. Halk Antep’e Gazi, Urfa’ya Şanlı, Maraş’a ise Kahraman 
	ünvanı çok önceleri vermişti.     O zamanlar beş altı yaşlarındaydım. 
	Gittiğim filmlerden aklımda kalan anlamsız birkaç sahne, sonrasında iki yıl 
	Yenişehir’in Subaşı köyünde yaşam, oradan babamın İnegöl’e tayini. 
	İnegöl’de biri eski Halkevi binası iki kapalı sinema vardı. Ayrıca iki yazlık 
	sinema vardı. Sonra bir yazlık sinema daha açıldı.    Sinema 
	sevgisi, izleme merakı ülkemizde çok yaygındı. Köyümüzde bile sinema 
	oynatıcısı vardı. Köye film getirilir, bir bahçede gerilen beyaz bir 
	çarşafta film izlerdik.     Birkaç kez rahmetli annemle pazar günleri 
	sinemaya gittiğimizi hatırlıyorum. Sonra sinemalarda üç film birden modası 
	başladı. Her Pazar küçük kardeşimle sinemaya giderdik. Babamın beğendiği 
	filmlere geceleri ailecek giderdik. O dönemin tarihi flimlerini, Herkül ve 
	sonra ona rakip yaratılan Masis flimlerini hiç kaçırmazdım. Louis De Funes, 
	Fernaldel’in; İtalyan komedyenler Yavru ve Kâtip çevirdiği flimlerlerle bizi 
	güldürürdü.    İnegöl’de 
	Başrollerini Hülya Koçyiğit ve Yılmaz Güney’in oynadığı bir flim çekilmişti. 
	Sanırım “Adı Yiğit Yaralı Olur”du. Güney kısa sürede kendini sevdirdi bize. 
	Sanırım çevirdiği flimlerin hemen hemen hepsini seyrettim. Hülya Koçyiğit’in 
	oynadığı “Susuz Yaz” Almanya’da ödül almıştı. Filiz Akın sinemamızın 
	Avrupalı yıldızıydı. Benzeri Aliki Yuvuklaki ile beraber film çevirmişlerdi. 
	Filiz Akın'ın “Ankara Ekspresi” ve Yılmaz Güney’le çevirdiği “Umutsuzlar” 
	filmi Türk Sinemasının unutulmayan flimleri arasında yerini aldı.     Bursa’daki sinemalara daha kaliteli 
	filmler gelirdi. Bursa’da İnegöl’den daha çok sinema vardı. Dilek, 
	Yazıcıoğlu, Lale sinemaları ilk aklıma gelenler. Ünlü Cadde’de şimdi ismini 
	hatırlayamadığım kapalı bir sinema daha vardı. Ayrıca demiryolu caddesinin 
	girişinde de seksenli yıllara kadar faal olan bir sinema olduğunu 
	hatırlıyorum.    Bursa’da birçok yazlık sinema vardı. Irgandı 
	köprüsünün civarında Mahfel’in arkasında (bugün otopark olarak 
	kullanılıyor), Zafer AVM karşısındaki şimdiki Atlantik düğün salonu, 
	Eskişehir hanının bitişinde, gazcılar caddesi ortalarında tabii bunlar 
	sadece hatırlayabildiklerim.    Bursa’ya gelip de sinemaya gitmemek 
	olmazdı. Yukarıda belirttiğim gibi, çok sayıda film ve sinema seçeneği 
	vardı. Bursa’ya gelip de izlediğim filmlerden aklımda kalanlar; şarkısı 
	filmden daha meşhur olan İki Yabancı, İtalyan komedisi Kocam Hamile, Bridget 
	Bardot’un ünlü filmleri Viva Maria, Barberella. Traffoult’un 400 Darbe, 
	Antony Quin’in San Sebastian’ın Topları filmlerini hatırlıyorum. “Yağmurla 
	Gelen Adam” filmi bizlere Charles Bronson’u tanıttı. Yılmaz Güney’in bu 
	yabancı versiyonunun flimleri arka arkaya Türkiye’ye geldi. Hepsini zevkle 
	seyrettik. Fransız yönetmen C. Lelouch’un başrolünü Annie Girardot’a 
	oynattığı “Temas” filmi konusuyla sinema çevrelerinde yankı uyandırmıştı. 
	   
	Sinema salonlarında sadece filmler oynatılmazdı. Konserler de verilirdi. 
	Dilek sinemasında Kamuran Akkor’un hafif müzik parçaları söylediği zamanlar 
	verdiği konsere gitmiştim. Kapalı salonlar birer birer yıkıldı. Önce Dilek 
	sineması kapandı ve banka oldu. Sonra Lale sineması onu izledi ve iş 
	merkezi oldu. Kapalı sinema salonlarına en son Burç sineması eklenmişti. 
	   Yazıcıoğlu sineması yıllarca tek seçenek olma özelliğini sürdürdü.80 
	öncesi sinemalarda hatırladığım tek kuyruk B. Bertolocci’nin başrolünü 
	Marlon Brando’ya oynattığı Paris’te son tango filmiydi. Bursa’da 
	seyredemediğim bu filmi, Ankara’da bir kültür merkezinde seyredebildim. 
	   
	Sinemalarda film seyretme zevkini öğrencilik yıllarımda Eskişehir’de 
	doyasıya yaşadım. Yılmaz Güney’in “Arkadaş” Filmini burada seyrettim. Sonra 
	güzel ülkemizde anarşi çıkarıldı. Sözde yasaklara, sansüre rağmen, sosyal 
	mesaj veren flimler yasaklanırken her yanı yabancı seks filimleri sardı. Bu 
	işte para olduğunu gören yerli sermaye yerli yıldızlarla bu alana girdi ve 
	SİNEMA BİTTİ!                
	 
     |