Nezaket Ö. Bircan'ın Dilimize         Kazandırdığı bir Bursa Kitabı


Nezaket Özdemir Kimdir? 

Bursa Kitapları

 

Kitap hakkında bir yorum yazısı

 

 

      ‘Hüdavendigar Vilayeti Dahilinde Velosipetle Bir Cevelan’

       İbnülcemal Ahmet Tevfik, İş Bankası Kültür Yayınları, 2006


    Bisikletin ender rastlandığı, lüks olduğu Osmanlı döneminde seyyah Ahmed Tevfik’in Mudanya’dan başlayan Bursa gezisine dair seyahatnamesi günümüz Türkçe’sine çevrilerek kitaplaştırıldı.
    2002 yılına kadar devlet il kütüphanelerinde müdür olarak görev yapan Nezaket Özdemir tarafından günümüz Türkçe’sine çevrilen seyahatname, Osmanlı döneminin Bursa’sından, o dönemin ‘’velosipet’’ olarak adlandırılan bisikletle tanışmasından oluşan ve yazarı Türk olan ender ‘’Bursa’’ konulu seyahatnamelerden biri. Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi – Kütüphanecilik Bölümü mezunu olan Özdemir, görevli olduğu tarihlerde çıkardığı ‘’Bursa Bibliyografyası’’ adlı 1800’ü aşkın Bursa konulu kitabın bibliyografik kimliğinin yazılı olduğu kitabından sonra, şimdide ‘’Yüz Yıl Önce Bisikletle Bursa’’ adını taşıyan, Ahmed Tevfik imzalı seyahatnameyi günümüz diline çevirdi. Bursa konulu araştırma ve makaleleri, dergi ve gazetelerde yayımlanan Özdemir ile seyahatnamelerden ve yeni projelerinden konuştuğumuz bir söyleşi yaptık.

Çevirisini üstlendiğiniz ‘’Yüz Yıl Önce Bisikletle Bursa’’ seyahatnamesi üzerine ne zaman çalışmalara başladınız?
Bu proje Bursa Defteri dergisinin yayın kurulunda görev yaptığım dönem içinde, Osmanlının 700. yılı için özel bir sayı hazırladığımızda ortaya çıktı. O sayı için Bursa’nın Osmanlı dönemini anlatan yazılar hazırladık ve bu seyahatnamede ilgimi çekti. O nedenle günümüz Türkçe’sine çevirisini yapmadan okumuştum kitabı. Sonrada dergi için bir tanıtım yazısı hazırlamıştım. Fakat okurken kitap çok hoşuma gitti. Madem bunu okuyorum, birde kaleme alayım, ileride lazım olur, okumuşluk boşa gitmesin istedim. Okuyunca sadece bana mal olmuş oluyordu ama yazıya dökünce isteyen her araştırmacı ondan yararlanabilirdi. Ama çevirinin ardından uzun süre kimse yararlanmadı ve bu çalışmam Bursa Belgeliği’nde öylece kaldı. Kitaplaştırılmamış ama birebir çevirisi yapılmış durumdaydı. 2005 yılında Nahit kayabaşı, çıkardığı Bursa’da Yaşam dergisi için bir bölümünü kullandı. Sonrasında kitap olarak yayımlama fikri gelişti. 2005’ten 2007’e anca tamamlandı. Çünkü zor bir iştir layıkıyla sunulacak bir çevirinin altına imza atmak.
Dilden ziyade alfabe özelliği taşıyan Osmanlıca metni çevirirken zorlandığınız oldu mu?
Bence de Osmanlıca bir dil değil, bir alfabedir. Yani Türkçe’nin Arap harfleriyle yazılmasıdır. Ama Arap harfleri Türkçe’yi yansıtmak için uygun seslere sahip olmadığından, Arapça’da da sesli harf olmadığından, metinlerin Arap alfabesiyle yazılmasında çok ciddi sorunlar yaşanmış. Bu olayın bir yanı, diğer yanı da Osmanlıca’yı çok iyi anlamak için o zamanki kültürün üzerinde egemen olan Farsça ve Arapça’yı da iyi bilmek gerekiyor. Bütün bu zorluklar Osmanlıca metinlerin Türkçeleştirilmesini engelleyen, zor olduğu için uğraşılmak istenmeyen sebepler. Türkçe’yi çok iyi biliyorsunuz ama yazılan metin Türkçe değil. Kitapta çok ağır Arapça deyimler vardı ki; Türkçe karşılıkları bir sütün yazı demek oluyor. Şiirlerin çevirinde Ali Aksoy yardımcı olarak, kendisi çevirdi. Ama ne olursa olsun istemek önemli, istedik ve yaptık.

                       Nezaket Özdemir

Sizce bir çevirinin başarı kriterleri nelerdir?
Ben başarı olarak şunu görüyorum: Ahmed Tevfik’in yazdığı her kelimeyi insanlara ulaştırmayı hedefledim. Yani ben burayı beğenmedim, burası zor geldi diyerek cümleler, bölümler atmadım metinden. Seyahatnameye birebir sadık kaldım. Ama çok ağır Arapça sözcükler olduğu, günümüz okurunun zorlanacağı yerlerde, küçük müdahaleler yaptım. Zevkli ve akıcı bir kitap olsun diye, o dönemde kullanılan üslupta yer alan ‘’idi’’leri düzenledim. Türkçe son ekli bir dildir ama o dönemde şimdiki gibi bir dil söz konusu değil. ‘’Yapmaktaydı’’ değil de ‘’yapmakta idi’’ olarak cümleler noktalanıyor. Bende ‘’idi’’leri attım ki; akışkan olsun, rahat okunsun.
Seyahatnamelerin günümüzdeki önemi...
Bursa hakkında çok fazla seyahatname var. Bursa’nın ticaretinin gelişimi ve Osmanlının ilk başkenti olması bunun sebebi. Sonrasında elbette doğal güzelliği, mimarisi de geliyor ama başlıca sebepler bunlar. Bursa’yı anlatan 300’den fazla seyahatname yazılmış ama bunların %90’nı yabancı seyyahlarca kaleme alınmış. Kendi tarihimizi, kendi kültürümüzü, kendi halkımızı yabancılardan öğrenmek ne kadar sağlıklı olabilir ki. Türklerin yazdıkları seyahatnameler çok az. Bunlardan bazılarını daha önce çevirdim zaten. ‘’Bursa’da Bir Hafta’’ adıyla, Bursa’da Yaşam dergisinde yayımlandı bir seyahatname makalem. Evliya Çelebi’den başka bildiğimiz seyyahımız yok neredeyse. Bursa’yı anlatan 10 kadar seyahatname, Türk seyyahlarca yazılmış. Bunların bir an önce Türkçe’ye kazandırılması gerek. Ahmed Tevfik bu yolda, eksiksiz bir adımdır ki daha önce eksik bölümlerden oluşan bir versiyonu yayımlandı. Ama biz bir kelime dahi çıkartmadan metne tam sadık olarak, bütün bir seyahatname sunduk.
Ahmed Tevfik’in seyahatnamesi haricinde okuduğunuz diğer seyahatnameler Bursa’ya dair neler anlatıyordu?
Benim çevirisini yaptığım ama kitap olarak çıkmayan bir seyahatname daha var, Balıkesir’e görevli olarak giden bir askerin, bir gün için uğrayıp üç gün Bursa’da kaldığı süre içinde yazılan bir metindi. Ahmed Vefik Paşa’nın torunu, Fatma Fahrünisa Hanım’ın kaleme aldığı ve Bursa evlerini ziyaret ederek yaşadıklarını anlattığı çok önemli bir seyahatname daha var. Onu da okudum ve kısmen çevirdim. Açıkçası askerin ve Fahrünisa Hanım’ın seyahatnamelerini teklif gelirse günümüz Türkçe’sine çevirmek isterim.
Araştırmalarınız sonucunda ulaştığınız bir fotoğraf, kitaba kapak olmuş ve Ahmed Bey olduğunu varsayıyorsunuz...
Ahmed Bey, dönemine göre çok modern, aydın, Arapça ve Farsça’ya hâkim, İstanbul beyefendisi. Soylu. Çok özel bir şey yaparak, bisikletin çok az bilindiği bir dönemde, arkadaşıyla birlikte Bursa’ya geliyor. 10 gün içinde 266 km yol kat ediyor. Bu arada gezip görmekle kalmıyor, gezip gördüklerini de yazıyor. Metinden anlaşılan, gelmeden önce Bursa’yla ilgili bilgisi de var, araştırmada yapmış. Mudanya, İnegöl, Bursa şehri gibi ön bilgileri yazılarına eklemiş. Gözlem ve araştırmaya dayalı bir metin hazırlamış. Sadece kitabı çevirip bırakabilirdim ama, Ahmed Tevfik çok özel bir insan olduğu için, hayatı da bence çok önemliydi. Kitabı okuyanların tanıması gereken bir seyyah olduğunu düşünerek araştırmalar yaptım çapımca. Şehir kütüphanesinde müdür olduğumdan dolayı şanslıydım ve Bursa Belgeliği’nden çok faydalandım. Benim için çok büyük bir avantaj oldu. 1325 tarihli Bursa Salnamesi’nde bisikletli insanlar görünce inceledim. Sahaftan temin edilmiş bir salnameydi ve kapağında yer alan fotoğrafın üzerine ‘’Hafız Tevfik’’ yazılmıştı. Bursa’da düzenlenen bisiklet yarışları fotoğraf altı geçmişti. Salnameye sahip olan kişi tarafınca yazılan ‘’Hafız Tevfik’’ yazısından yola çıkarak araştırmalar yaptım. O olduğu kanısına vardık ama kesin bir bilgi değil tabi. Sonuçta konu bisikletle geziydi ve bisikletli eski bir fotoğraf koymak en uygunu olacaktı. Bursa Belgeliği’nden yararlanarak, Setbaşı’nda Ahmed Tevfik adlı bir eczacı olduğunu öğrendim. Bursa’daki eczacıları sıralayan bir listede adı geçiyordu. Seyahatnamede Ahmed Tevfik ’’Bursa’ya gidelim, yolları çok güzeldir...’’ diyor arkadaşına, Bursa’yı daha önce gördüğü, belki de yaşadığı anlaşılıyor.
Yakın dönemdeki çalışmalarınız neler?
Çekirge üzerine bir kitap hazırladım. Şu an grafik aşamasında kitap. ‘’Çekirge Köşkleri’’ beni her zaman etkilemiştir. Çekirge köşklerinin geleneksel Bursa evleriyle, konaklarıyla mimari alakası hiç yok. ‘’Atatürk Köşkü’’ haricinde bu köşklerin eskiden kalma çok fotoğrafları da yok. Peki, mimarisi Bursa’ya uyman bu köşkler neden orada? Her şey merakla başlıyor işte, neden, niçin soruları kitabı yazdırdı. Sadece köşklerle sınırlı kalmayarak, Çekirge’ye de dair araştırmalarımı sunacağım kitap bir oldu, iki aya kalmaz yayımlanır diye düşünüyorum.
                                                                                              Kaynak: Olay gazetesi (1.5.2007)

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 21/12/22