|
|
Ecz. Nejat
Vardar
Nereden başlasam diye düşündüm Naci Ağabey'i
anlatmaya, sonunda tanıştığımız günde karar kıldım. 1976 yılının sonları, 68
kuşağının inançlı ama bir o kadar da hayalperest, realist olmaya çalışan
romantik ve isyankar çocuklarının üniversitelerini bitirip meslek
yaşamlarına adım attıkları yıllar.

Ben ve henüz o günlerde
tanıştığım sevgili meslektaşım Burhan Kureyhan, eczanelerimizi yeni açmış,
durumdan vazife çıkarıp, ülkemize, mesleğimize nasıl yararlı olabiliriz,
daha başka bir dünya, daha başka bir eczacılığı nasıl yaşama geçirebilirizin
hesaplarını yapıyoruz. Tabii bunun yolu da önce meslek örgütlerimizde,
eczacı odalarında etkin olabilmekten geçiyor. Destek amacıyla eczane eczane
gezip meslektaşlarımızla görüşüyor, ama bazı genç meslektaşlarımız dışında
ışık alamıyoruz ve bir gün yolumuz Doğan Eczanesi’ne düşüyor.
Daha önce görüştüğümüz meslektaşlarımızda
karşılaşmadığımız samimi, güler yüzlü, sakin, etkileyici, soran, sorarken de
sorgulayan bu üsluptan olağanüstü etkileniyoruz. O soruyor, biz
yanıtlıyoruz, biz soruyoruz, o yanıtlıyor. Ufkumuzun genişlediğini
hissediyoruz.
Büyük bir keyif ve moralle çıkıyoruz eczaneden ve gözlerimiz birbirimize
aynı şeyi söylüyor. Aradığımız başkan adayını bulduk. Süremiz çok az olduğu
için Naci Ağabey’i başkan adaylığına razı edebilmek için nasıl büyük bir
mücadele verdiğimizi, eczacı odası seçimlerine nasıl hazırlandığımızı
anlatmayacağım. Naci Ağabey fiziksel engelinin aktif çalışmaya engel
olduğunu söylese de "biz senin elin ayağın, her şeyin oluruz, senin aklına,
birikimine, sağduyuna, deneyimine ihtiyacımız var" diyoruz. Daha önce bize
söylediği "her bireyin yaşadığı topluma, ülkesine, mesleğine sahip çıkma
gibi bir sorumluluğu olmalı" cümlesini defalarca kullanıyor, elini taşın
altına koymaya razı ediyoruz.
Fiziksel engel deyince, Naci
Ağabey’in özgeçmişinden de biraz söz etmem gerekiyor. 1946 doğumlu, Kara
Harp Okulu mezunu genç bir teğmenken, Babaeski’deki birliğinde bir trafik
kazası geçiriyor ve iki ayağı çalışma yeteneğini kaybediyor. Uzun bir
rehabilitasyon sürecinden sonra Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
sınavlarını kazanıyor, saate karşı yoğun laboratuvar çalışmalarının
yapıldığı çok zor bir dönemi başarıyla bitirip eczacı oluyor ve Bursa’da
Doğan Eczanesi’ni açıyor.
Nasıl bir insandı Naci Doğan?
Toplumsal ve mesleki konulara son derece duyarlı, birikimli, üretken,
hoşgörülü, sakin ama kararlı, insan sevgisi ile harmanlanmış biri. Bunlara
çok daha fazla özellik eklenebilir ama, şöyle özetleyeyim, bizden dört yaş
büyük olmasına rağmen on dört yaş daha olgun, konuşurken kendinizi mutlu ve
güvenli hissettiğiniz bir liman.
Bursa’daki Çağdaş Eczacılık
Hareketi’nin ilk yönetim kurulu başkanıydı. Ve ektiği tohumlar, Çağdaş
Eczacılar Hareketi’nin Türk Eczacılar Birliği Yönetimi’ne getirilmesiyle de,
meyvesini verdi, yılların biriktirdiği sorunlar çözüldü. Ama ne yazık ki
emeklerinin boşa gitmediğini göremedi.
Genç yönetim kurulumuz büyük
hayaller peşindeyken "önce kendi mahallemizin önünü süpüreceğiz ki insanlar
bize güvensin" derdi. O zamanlar Balıkesir de Çanakkale de Bursa Ecza
Odası’na bağlıydı ve onun önerilerini izleyerek etik kuralların en üst
düzeyde uygulandığı bir bölge olduk. Bursa Eczacı Odası olarak hala onun
döneminde temelleri atılan yapı sürüyor ve hala bölgesel anlamda ülkenin en
az sorunlu odalarından biriyiz.
Fiziksel anlamdaki oda
çalışmalarına çok katılmasa da içi rahat etmez, sonuna kadar zorlardı
koşullarını. Örneğin yönetime geldiğimizde Bursa’da eczanelerin kapanış
saatlerine uymayan meslektaşlarımız vardı ve her akşam eczane denetimine
çıkardık. Bazı günler her ne kadar, "sen gelme, biz hallederiz" desek de,
arabasıyla gelir (güzel bir kaplumbağa Volkswagen’i vardı, sadece elle
kullanılan), eczanesini kapamayan eczacıyı çağırır, o bilge tavrıyla
yaptığının yanlış olduğunu anlatırdı. Bizim defalarca anlatıp çözemediğimiz
kimi sorunlar onun ziyaretiyle sihirli bir şekilde çözülürdü.
O günün gençleri için bir
okuldu Naci Doğan. Karar vermeden önce enine boyuna düşünmeyi, sorunları
sertlikle değil diyalogla çözmeyi, hoşgörünün nasıl vazgeçilmez bir kavram
olduğunu ondan öğrendik. "Önce kendinize saygı gösterin" derdi, kariyer
için, koltuk için değil idealleriniz için mücadele edin. Zaman zaman zorunlu
kısa aralar da versek, Çağdaş Eczacılar olarak onun emanetine sahip çıkmayı
sürdürüyoruz.
Bir de Bursa Eczacılar Kooperatif’imiz var, onun kuruluşunda da en etkin
meslektaşlarımızdan biriydi. Kooperatifin kurulması kararını alan Bursa
Eczacı Odası Yönetim Kurulu’nun başkanıydı, babası Niyazi Doğan’ın emekli
maaşını kooperatife borç verecek kadar da ince düşünceliydi. Bugün, ülkenin
sayılı firmaları arasında olan Bursa Eczacılar Kooperatifi’ni görebilse
dünyanın en mutlu insanı olabilirdi.
Peki nasıl kaybettik sevgili
Naci Ağabeyi? 12 Eylül 1980 öncesi her gün onlarca insanın katledildiği, sağ
sol kavgasının ülkeyi kan gölüne çevirdiği bir dönem. Naci Ağabey de
başarılarıyla Bursa’da tanınan bir meslek kuruluşunun başkanı. Ve önemli bir
talihsizlik, o dönem Bursa’sında, semtler, mahalleler, sağ ve sol arasında
paylaşılmış, bir tarafın elinde olan mahalleye diğeri giremiyor. Naci Ağabey
de ülkücü ağırlıklı bir bölgede mesleğini sürdürüyor.
Bir de Cumhuriyet okurluğu
sorunu var Naci Ağabey’in, okuyor, okumadığı zaman da gazete masasının
üzerinde duruyor. Bir gün bir yabancı gelip, o gazetenin masadan
kaldırılmasını istiyor. Naci Ağabey eski asker, böyle tehditlere pabuç
bırakacak biri değil tabii, ama birkaç gün sonra eczanenin kapısında bomba
patlatılıyor. Büyük bir hasar yok ama belli ki birileri mesaj veriyor! O
günler Naci Ağabey kız kardeşinin yanına gitmeyi düşünüyordu Bursa dışına,
biz de "git ağabey bir süre de olsa kurtul bu kaos ortamından" diyorduk.
Gitmedi ve 29 Ağustos 1980 günü karanlık bir el eczanesinde görevi
başındayken katletti Naci Ağabey’i. Gitse, birkaç gün kalsa, 12 Eylül geçse,
şimdi aramızda olacaktı. Kuklacı bir gecede kesti cinayetleri!
Aynı gün Nihat adlı bir gazete
bayii de Cumhuriyet gazetesi sattığı için öldürülmüştü. Katil derseniz
yakalandı, başka cinayetlerin de failiydi, üç beş sene yattı çıktı, asıl
katiller hala firarda.
Bu kadar anlatmışken bir
konuyu daha ilave edeyim. Naci Ağabey’in katlinden sonra, Eczacı Odası
olarak eczaneleri bir gün kapatma kararı aldık. Aynı gün eczaneler aranıp
"kapatırsanız sizi de başkanınızın yanına göndeririz" tehditleri aldılar,
bazı yönetim kurulu üyelerimiz de. Tabii o eczacılar da odayı arayıp
endişelerini paylaştılar. İlk aşamada kızsak da bir eczacı daha eczanesini
kapadığı için öldürülürse kendimizi nasıl hissederiz diye düşündük, sonra da
Naci Ağabey olsa ne yapardık dedik ve vazgeçtik. Sanırım en doğrusunu da
yaptık.
Naci Ağabey’i anlatmak zor. Bize kattıkları için, eczacılar olarak,
özellikle de o günün genç eczacıları olarak minnet ve şükran borçluyuz Naci
Ağabey’e. 150 yıl yaşayıp ölmek de var, 34 yıl yaşayıp ölmemek de. Işıklarda
uyur Naci Ağabey, yıldızlar yoldaşın olsun, seni unutmayacağız.
28 Kasım 2025'te Bursa Sağlık Tarihi Kongresinde
bildiri olarak sunulmuştur |