|
|
|
General Kemalettin Sami Gökçen'in kardeşidir.
İlk okulu Sinop'ta okuduktan sonra Galatasaray Lisesi'ne
girdi. Son sınıfta iken Şehzade Abdülhalim'le birlikte Almanya'ya
gönderildi, lise öğrenimini orada tamamladı. Yükseköğrenimini Aachen
Üniversitesi'nin maden mühendisliği bölümünde yaptı. Mezun olduktan sonra
Krupp ve Thyssen'de maden ocaklarında çalışarak staj yaptı. Ayrıca Erfurt'ta
kimya dalında da mühendislik eğitimi gördü. Dokuz yıl kaldığı Almanya'dan
dönüşte İktisat Vekâleti'nde görev aldı. Daha sonra resmi görevinden istifa ederek
Türkiye'de madencilik yapan Fransız ve İtalyan şirketlerinde çalıştı. 1929'da
Osman Fevzi Efendi’nin torunu ve Cizyedarzâde Saffet Bey oğlu Bursa eski
mebusu fabrikatör Mehmet Memduh Beyin kızı Şükûfe hanımla evlendi.
Kayınpederinin 1932’deki ölümü üzerine, ailenin zor durumda kalışıyla
iktisat vekâletindeki görevinden istifa ederek, Ankara’dan Bursa’ya geldi.
Öncelikle Japon imparatorluk ailesinden Kont Otani ile ortaklığı bulunan
Türk-Japon Fabrikası’nın işletmesinde suistimal gözlediği gerekçesiyle Japon
ortaklığını bitirerek yola koyuldu. Öte yandan kayınpederinin kefil olduğu
tütüncü Hüseyin Kavala’dan, o günün parası ile 364 bin lira borcu da
üstlenmek durumunda kaldı. Devamını oğlu Memduh Gökçen'den dinleyelim:
“Annem Şükûfe hanım darboğazı aşabilmek adına terk-i veraset yoluyla
gayrimenkullerinden vazgeçiyor; Karacabey’deki araziler, Kükürtlü ve Hüsnü
Güzel otel hisseleri, birçok handaki dükkanlar, Mudanya’daki zeytinlikler,
Karacabey’deki araziler bir bir elden çıkıyor, hatta içinde üç köyü bulunan
Haydar Çiftliği sadece beş bin liraya haraç mezat uçup gidiyor; babam da
geriye kalan borçlar ve işletme sermayesi için kredi talebinde bulunuyor.
30’lu yıllarda bankaları ikna için öne sürüp kabul ettirebildiği tez özetle
şöyle: Bankanın fabrika işletemeyip ancak satabileceği, borcun ise bu yolla
karşılanamayacağından hareketle, kendisine vade sağlanıp bir miktar kredi de
verilmesi halinde, çalışıp borçları ödeyebileceğini taahhüt eder. Böylece
milli servet heba olmayacak, aynı zamanda istihdam korunabilecek, banka da
alacaklarını faizi ile tahsil edebilecektir. Bu yüksek taahhüdün altında,
Almanya ve Türkiye’deki maden işletmelerinde gerekli deneyimi fazlasıyla
edinecek kadar çalışmış, iki diplomalı, dinamik bir mühendis olmanın güveni
yatıyor olmalı. Nitekim kendisine başarmak dışında şans tanımayarak çıktığı
bu zorlu yolda gece gündüz demeden büyük özveriyle çalışıp tüm borçları kısa
süre içinde ödediği gibi, koza- ipek ipliği üretimini haiz dokuma- boya-
apre fabrikalarına zaman içinde emprime kısmını da ilave ederek çok hürmet
ettiği kayınpederinin teşebbüsünün başarısız kalmamasını sağlamıştır babam.
Sevgili eşinin ismini verip “Ş. Gökçen Dokuma, Boya, Apre ve Emprime
Fabrikaları” adı altında büyüterek entegre tesis haline getireceği işletme
ellili yıllara değin faaliyetini sürdürdüğü gibi, ailenin sanayi yolculuğu
da akamete uğramamıştır.”
Bu sürecin ardından diğer iş sahalarına gelince… 1951’de
gıda sanayiine girmeyi düşünerek, önce soğuk hava, buz fabrikasını,
1951’deki Marshall Planı kapsamında kredi alarak et ve balık şoklama
kombinelerini kuruyor Hamdi Sami Gökçen. Ancak dondurulmuş et-balık, halk ve
esnaf tarafından benimsenmeyince; kurutulmuş soğan-sarımsak imalatı, modern
konserve fabrikası düşleri, Avrupa’ya gıda ihracı projeleri akamete uğruyor.
Bu arada ilk baskısı 15 Aralık 1946’da yayımlanan “Yarın Pazar” adlı
gazeteyi çıkararak ailenin ilk medya girişiminin başını çekiyor. Kurduğu
marangoz atölyeleriyle otobüs ithalatı serbest bırakılıncaya kadar kamyon
şasileri üzerine ahşap otobüs karoserleri imal ediyor. Plastik kasalar tahta
olanların yerini alıncaya değin, yaş sebze meyve ihracı için el işi çivileme
yerine seri tel dikişli sandık işine de başlıyor. Memduh Gökçen’in
Almanya’dan dönüşüne denk gelen bu süreçte -biraz da emrivâkî ile- oğlunu
ikna eden Baba Gökçen, böylece de tekstilin yanı sıra plastik enjeksiyonla
meyve sebze sandığı ve şişe kasası imalatına atılıyor. Bundan sonraki sürece
de yine Memduh Gökçen’in anlatımıyla tanık olalım:
“Yani aslında bugün hala devam edilmekte olan otomotiv
sanayiine plastik parça üretimine başlanmasına daha 1974’de önayak oldu. Öte
yandan daha 40’lı yıllarda 150 küsur bin nüfuslu şehrin, iki misli
kapasitedeki ‘Gökdere İsalesi’ taahhüdünü üstlenip, böylece değil 300 bin
nüfusa, baraj yapılıncaya dek yetecek içme suyunun Bursalılara
ulaştırılmasına vesile oluşuyla kıvanmamak elde değil. Çoğunu burada
zikredemeyeceğim girişimcilik azmine bir örnek daha vermek isterim: 50’lerin
başında takriben 100 bin lira zarar ettiği için kaldırılması söz konusu
olduğunda Mudanya-Bursa tren yolu işletmesine talip olmuştur. Bunu bir kamu
görevi olarak gördüğünü, kira mukabili sayılacak bir para ödeyemeyeceğini
ama işi üstlenerek devleti 100 bin liralık zarardan kurtaracağını, ulaşımın
da aksamayacağını taahhüt edince; karar yetkisini aştığı gerekçesiyle konu
belediye tarafından Ankara’ya havale edilmiş, ancak uzun görüşmeler sonucu
onaylanmamış,
Mudanya Treni kaldırılmış, bizlere de nostaljisi kalmıştır…
Kendisinin yapamayacağı iş olmadığına inanmışızdır, daima ‘kötü iş yoktur,
bütün işler şereflidir, yeter ki isteyerek çalışıp işinizi doğru yapın’ der
ve eklerdi: ‘Bir başkası bir işi başarmışsa, siz de yaparsınız!’ 86 yıllık
ömründe hayata geçirdiklerini şöyle özetlemek mümkün: Galatasaray Lisesi’nde
kendisinden önce yalnızca Tevfik Fikret tarafından gerçekleştirildiği
bilinen bir yılda iki sınıf bitirebilme başarısı, Veliaht-ü Saltanat
Abdülhalim’e Almanya seyahatlerinde refakat edebilme yetisi, Çok kısa sürede
Almanca öğrenerek Almanya’da liseyi bitirip üniversiteye girebilme ve iki
ayrı diploma alabilme azmi, damat olarak girdiği ailenin yüksek borcuna
kefil olma cesareti ve girişimciliği, hiç bilgisi olmadan ipek fabrikalarını
işletme ve emprimeyi kurma becerisi, otobüs ahşap karoseri, karo, künk,
ihraç tipi tahta sandık, plastik meyve-sebze sevk kasası imalatları gibi
yeni alanlar oluşturma özgüveni; buz fabrikası, soğuk hava deposu, şoklama
tesisleri, et-balık kombineleri kurma vizyonu- Aslen tekstilci olan aileyi
otomotiv sanayi plastik parça imalatına yönlendirme öngörüsü… Babam
ipekçiliğin çöküş sürecinin başlangıcını yaşamıştır. Ancak bugün Gökçen
Hanlarının bulunduğu fabrikalarda çok kıymetli insanların yetişmiş olması o
devir için olumlu gelişmedir. Bir okulmuşçasına, Türk Japon Fabrikası ve
diğer kuruluşlarında teşrik-i mesai yapıp, sonraları sanayici, işadamı
olarak kentin ticaret ve sanayine katkıda bulunan isimlerden bazıları:
Mustafa Dörtçelik, Davud Dörtçelik, Said Beykont, Hüsnü Aydın, Şevki
İpekten, Apturrahman Şenipek, Abdurrahman Sarpkan, Hüseyin Sarpkan, Hüseyin
Çahantimur, Ömer Badırgalı, Necati Kurtcan. Zaman zaman tekstildeki yanlış
ve usulsüz uygulamalar üzerine konuşulduğunda, ‘kişileri vergi ödememeye
alıştırdığı gerekçesiyle, tanınan bazı avantajlar yanında göçmenlere on sene
vergi muafiyeti uygulamasını yanlış bulur, yine de parayı dışarıda değil de
bu ülkede kullanarak istihdam sağlayanları bir yerde mazur bulmak gerekir’
derdi. Çünkü kayıt içi çalışıp vergisini ödeyerek rekabete dayalı hakiki
sanayicilik yapabilmek esastı babam için. Osman Fevzi dede ile başlayan
tekstil işi günün çalışma-çalıştırma koşulları, kayıt dışı haksız rekabet
nedeniyle 2008’de akamete uğradıysa da beş nesil boyunca 158 yıl sürebildi;
41 yıldır kesintisiz üretim yapılan plastik ve gıda sanayiyle yola devam
edildi, ediliyor.”
"Babam 1951’de kurumsallaşma gayesi ile şahıs firmasını
aile şirketine dönüşecek 'Gökçen Ltd' adıyla kurmuş, 1958’de altmış
yaşındayken fabrikaları bana devretmiştir. Dokuma kısmını devralıp bir sene
çalıştırdıktan sonra, ablamın eşi Ahmet Kefeli ve ağabeyi Yakup Kefeli ile
ortaklık kurarak kiraladığımız Türk Japon ile Yolgeçen Fabrikalarını Buteks
adıyla dört sene müşterek işlettik. Akabinde yalnız başına kurduğum Bemteks
ile 44 yıllık tekstil
Yolgeçen fabrikası Cumhuriyet Caddesi'nden
Kozahan'a çıkan sokağın köşesindeydi
yolculuğum devam ederken, 1963’de İpeker ile aynı sene
otomatik emprime baskı makinelerini Bursa’ya ilk getirenler olduk. Babamın
öngörü ve ısrarıyla 1974’de Bemsa AŞ Tekstil ve Plastik enjeksiyon
firmasının kurucusu olarak plastik meyve sebze ve şişe kasalarıyla
thermoplastik ürünlerin imalatına başlayıp, böylece de halen devam edilmekte
olan otomotiv sanayi için plastik parça üretimine zemin hazırlamış olduk.
İtalya’da tekstil eğitimi gören kızım Şükûfe Gökçen, on yıl İstanbul
kumaş-konfeksiyon piyasasında çalışıp edindiği ticari tecrübe ile Bursa’ya
dönerek, özellikle tekstil branşındaki aile işletmelerinde yürüttüğü
yöneticiliğin yanı sıra, Bemteks, Bemsa, Bupet, kaplıca işletmeleri gibi
aile şirketlerinin yönetim kurullarında görev yapmıştır. Bilhassa ailenin
inşaat işlerinin takip, denetim ve sorumluluğunu üstlendiği gibi,
Mudanya’daki Tahir Paşa Konağı’nın müzeye dönüştürülmesi, kaplıca
işletmelerinin sağlıklaştırılması ve Bursa’ya kazandırılan fizik
rehabilitasyon hastanesinden sonra, ecdat evi tekke, aile müzesi, yaşlılar
bakım evi-sosyal tesisi ve Gökçen Rezidans site inşaatlarının
planlanmasından dekorasyonuna değin hayata geçirilmesinde de önemli işlev
yüklenmiştir. Dedesinden devraldığı girişimci genleriyle Bodrum Marina ve
Bodrum Bitez’de butik otel olarak tadilat ve dekorasyonlarını
gerçekleştirdiği şık işletmelerin başında, turizm sektöründe çalışmaya devam
ediyor. Milletvekilliğim döneminde işleri takip eden eşim Deniz Gökçen’in
ardından yönetimi peyderpey kendisine bıraktığım oğlum Celal Gökçen ise,
daha yüksek öğrenimini Almanya’da sürdürdüğü yıllardan başlayarak plastik
işini ülkeye döndüğü 1985 yılı itibarıyla devralmıştır. Kurucusu ve en büyük
ortağı olarak inşaatından itibaren başında bulunduğu 3 bin metrekarelik
kapalı alandaki enjeksiyon fabrikası BPlas, zamanla kabına sığmayıp başka
işletmeleri de doğurmuştur. 3 makine ile başlanan iş hacmi, Gölcük,
Adapazarı, Buseb, Demirtaş, Osmangazi’de toplamda 170 bin metrekare üzerine
85 bin metrekare kapalı alanda kurulu 5 ayrı fabrikada, 109 enjeksiyon
makine kapasitesine ulaşarak devam etti, ediyor. Avrupa’da da birçok patent
sahibi olan Celal’in, 2015 sonlarında Berlin’deki bir eğitim uçağı
fabrikasını da şirketleri arasına katması yalnız Bursa için değil, Türkiye
için de umut vesilesi. Her türlü beynelmilel imalat, bakım ve gerekli
lisansları haiz fabrikayı alma hedefi, daha Cumhuriyetin ilk yıllarında Nuri
Demirağ ve Almanlarla başlayıp akamete uğratılmış teşebbüsü hayata geçirmek;
böylece de atamızın arzusu doğrultusunda üretilen uçaklar ve yetiştirilecek
pilotların Türkiye ve dünya semalarında yükselebilmesini sağlamak. Allah
muvaffak etsin inşallah.. Mevcut faaliyet
alanlarımızda plastik türevlerinden otomotiv, beyaz eşya, uçak ve inşaat
sanayinde kullanılan muhtelif ebat ve çeşitlilikte ürünler imal ediliyor.
İşlerin başına geçen gençlerimizin idaresindeki Gökçen Şirketler Grubu,
tekstil, plastik, turizm, inşaat, sağlık, medya, gıda ve otomotiv yan sanayi
alanlarındaki üretimlerle gelişerek devam ediyor, bizlere de destek olmak ve
kıvanmak düşüyor. Tüm bunları ülkemize, kentimize, BTSO’muza, BUSİAD’ımıza,
çalışanlarımıza, büyük dedemiz Osman Fevzi Efendi, dedemiz Memduh Bey ve
özellikle babam Hamdi Sami Gökçen başta olmak üzere ailem ve sanayide devam
eden evlatlarıma borçlu olduğumun bilincindeyim. Ne mutlu bana! "
Kaynak:
http://www.rabiadeniz.com/2017/11/19/babam-hamdi-sami-gokcen/
|