Bursa Çarşı ve Hanları - 1


Bursa Çarşı ve Hanları 2

Bursa Çarşı ve Hanları 3

Bursa Çarşı ve Hanları 4

Bursa'nın Tarihi

Osmanlı Döneminde Bursa'nın Tarihi

 







 

                                                                         Dr. Doğan Yavaş 

 

Bursa Çarşısı ve Hanları deyince çok kapsamlı bir tabirden bahsediyoruz. Çarşı, han, kervansaray, kervan, bezzazistan, bedesten velhasıl bizim dilimizde kullanılan alışveriş ile alakalı, ticaret binaları ile alakalı ne kadar tanım varsa hepsi bizde vardır. Tabii buna bakarak, “-Türkler göçebe bir kavim idi, dolayısıyla böyle ticari işlerden ve yapılardan anlamazlardı” diye, geçmişte yapılan yorum ve eleştirilerin artık geçerliliğini yitirmiş olduğunu da anlıyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki Türklerin ilk şehirleşmeye başlamaları Uygurlar zamanında olmuştu, Uygur kağanları kervan yürütüyorlardı ve kervanlardan elde ettikleri gelirler sayesinde devletin ayakta kalacağına inanmışlardı. Hem halkıın refah seviyesini yükseltmek hem de orduyu beslemek için ekonomik yönden kervanın getirisine büyük ihtiyaç vardı. Dolayısıyla biz bu ticaret konusuna yabancı değiliz, daha Anadolu öncesinde de ticaret ile uğraştığımız için Türkistan’daki kervan yolları üzerinde onlarca hanlar ve kervansaraylar da inşa etmişiz. Yani gerekli alt yapı, Anadolu’ya gelmeden önce bizim kültürümüzde zaten vardı ve hazır durumdaydı, onun için de Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında gelişmiş plan şemasına sahip ticaret yapılarının inşa edilmesi zor olmadı.
   Peki Anadolu’ya gelince çok daha önemli bir durum ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz Anadolu, medeniyetlerin beşiğidir ve Asur ticaret kolonileri ilk defa Anadolu’da yerleşmiştir. Milattan önce 3000’li yıllarda yani günümüzden 5000 yıl kadar önce Asurlu tüccarlar, Anadolu’da bulunan ticaret kolonileri, yani pazar yeri kurmuşlar. Bu ilkel alış veriş yerlerine karum diyoruz ve ilk kurulan pazar yeri de Kaniş Karumu’dur. Kaniş Krallığı’nın topraklarında kurulduğu için bu ismi almış. Bugünkü adı ile de Kültepe denilen yer. Neresi burası; Kayseri ili dahilinde, yani Kayserililer Anadolu’nun ilk tüccarları, onun içinde bu yörenin insanları bilhassa Kayserililer ticaret yatırımında girişimci olarak bilinirler ve bu özelliklerini hala devam ettirmektedirler.
   Anadolu Selçukluları ve sonrasında diğer Anadolu beylikleri de birikimlerini bu topraklarda değerlendirmişler. Anadolu’da yüzü aşkın han ve kervansarayın inşa edilmiş olması ticarete ne kadar önem verildiğinin göstergesidir. Ama Osmanlı’ya gelince, Osmanlılar bu konuda bayağı şanssız çünkü diğer beyliklerin hepsinin toprakları üzerinde daha önce bir Türk sanatı, Türk ve İslam sanatı yapılaşması ve örnekleri var. Anadolu’da 100’ü aşkın sultan hanı var ama Bursa’da ve civarında öyle bir şey yok. Dolayısıyla ne varsa Osmanlı bunu yeniden yapmak zorunda ama bizde ticaret kültürü zaten var ve çok çok önce Türklerin, devletin bekasının bu kervanlar sayesinde sağlanabileceği fikri bizde de geçerli. Selçuklularla akrabalığımız var, alışverişimiz var, biliyorsunuz 1302 Bapheus (Koyunhisar) savaşında Selçuklular’dan bir askeri yardım var, binalarda teknik yardım var, ve dolayısıyla yapılan ilk yapılarda da onların etkisi var.


   Burada, Osmanlı’nın mimarlık ve sanatta ortaya koyduğu eserlerin hangi şartlarda oluştuğunu anlamak zorlaşmakta ve “-Nasıl oluyor da 400 çadırdan ibaret bir aşiret birden bire bir devlet kuruyorlar” sorusu sorulmaya başlanmaktadır. Son zamanlarda bu sorunun cevabı araştırılmaktadır. Osman Gazi’nin edebi sanat tadındaki meşhur vasiyetini burada kısaca hatırlayalım: “Gönül kerestesiyle bir Yenişehir ve Bazar yap / Zulm eyleme rençberlere Her ne ider isen var yap / Eski Yenişehri bari İnegöl’e dek hep varı / Kırıp geçirip ağyârı Bursa’ya dek yık tekrar yap”. Osman Gazi’nin oğlu Orhangazi de büyük bir yapı adamı, kendisi 1326-1360 tarihleri arasında beylik yapmış, yaklaşık 34 yıl içinde 130 tane eser ortaya koyuyor. Bunun içinde Yenişehir de var. Beldeleri imar etmeye ve etrafı bayındır hale getirmeye düşkün bir bey, diyelim çünkü daha padişah değil. Meşhur Tancalı Müslüman seyyah İbn-i Battuta, Anadolu’ya geldiğinde Bursa’ya da uğruyor, Yenişehir’ e geliyor, İznik’ e geliyor ama Orhan Bey’le görüşemiyor. Niye? Nereye gitse, -Dün buradaydı ayrıldı, başka yere gitti oradaki inşaatları denetliyor. Diyorlar. Biliyoruz ki Bursa’nın fethi uzun yıllar sürmüş ve alınır alınmaz da hızlı bir imar faaliyetine girişilmiş. Daha önceleri burada hiç Türk ve İslam yapısı yok, ticaret yapısı da yok ve şehrin dışına apayrı bir yere bu ticaret sahasının çekirdeğini oluşturacak olan Orhan Bey Külliyesi’ni inşaa ediyor. Bugün Orhan Camii’ni biliyoruz ama hemen yakınında yıkılmış ve günümüze gelmeyen imaretten, mektepten haberdar olmadığımız gibi, bugün ayakta olan Beylik Hanı veya Emir Hanı dediğimiz yapının, Orhan Bey Külliyesi’nin bir parçası olduğundan da haberdar değiliz. Onu ayrı, müstakil bir yapı zannediyoruz, halbuki Gazi Orhan Bey Vakfı’nın bir binasıdır ve Orhan Bey Külliyesi’ne gelir getirmesi için yapılmıştır. O halde bu çarşı faaliyetinde, han faaliyetinde mutlaka bu vakıfların da rolü var. Bey Hanı veya bugün Emir Hanı dediğimiz han, aslında Bezzazistan’dır ve Aynalı Çarşı dediğimiz yer de aslında Orhan Bey Külliyesi’nin hamamıdır. Çok sonraları işlevini yitirince bu hamam çarşının bir parçası olmuş ve içinde dükkânlar oluşmuştur. Bu külliye binaları bir avlu içine alınmıştı, çünkü ilk defa Bursa’ da böyle şehir dışında bir külliye yapılmış ve külliye binalarından biri de Bezzazistan. Altın telli, gümüş telli, çözgüsü normal ipek ama atkısı gümüş veya altın olan kumaşlar çok değerli, bunların muhafaza altında tutulması gerekiyor bu yüzden etrafı duvarla çevrili. Bir de bu külliye şehir surlarından da uzakta olduğu için savunması zor. Bursa’ dan sonra gerek Edirne de gerekse İstanbul’ da artık çarşıların hemen sur dibinde olduğunu görüyoruz. Tahta’l-kal’a, kale altı demektir, günümüzde Tahtakale dediğimiz tabir buradan gelmedir, çok sormuşlardır bana, -Tahtakale’de sur kapılarından bir tanesi ahşaptan mıdır? Diye. Genelde ahşaptan ama üzeri zırhlı, bu Tahtakale denmesine sebep değil. Kalesi olan şehirlerin pazar yerleri, genelde kalenin hemen dibinde kurulur, herhangi bir tehlike anında kaleye sığınmak için olsa gerek.