| 
	                                                           
	                      Deniz DALKILINÇ  
	
	                                                                  Araştırmacı-Öğretmen 
	               
	Hemen hemen her çocukta az çok uçma hevesi vardır. Bazen, biraz normal olan 
	bu istekler bazen de abartılı olabilir. Bunlar, hayatın tesadüfleriyle 
	birleştiği zaman bir kıymet ifade ediyor. Benimki de böyle oldu.”  Emrullah 
	Ali Yıldız 
	         Uçma tutkusuyla dolu 26 yaşındaki bir genç, 1935 yılının başlarında Bursa 
	Ziraat Mektebi yakınlarında uçuş denemeleri yapıyordu. Dört yıl süren geceli 
	gündüzlü bir çalışma sonucunda tamamen kendi emeği ile yaptığı motorsuz 
	tayyare  (planör) ile birkaç kez kaza yapıyor ama asla vazgeçmiyordu. Bir 
	yandan da kardeşi Neşet’in yanında fotoğrafçılık yapan bu genç; Emrullah Âli 
	Yıldız’dı. Emrullah Âli Yıldız, 1909’da Bursa-Orhangazi’de dünyaya geldi. 
	Tuna Nehri kıyısındaki 
	
	Vidin’den Bursa’ya göçen Yıldızzade ailesindendi. Babası Ahmet Kadri Yıldız 
	Bursa’nın en eski kitapçılarındandı. Annesi Kafkas göçmeni Lütfiye Hanım’dı. 
	Çocukluğundan beri uçma hayali kuran Emrullah Âli 16 yaşına geldiğinde, 
	ülkede ve Bursa’da havacılık adına önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. 16 Şubat 
	1925 tarihinde Bursa Türk Tayyare Cemiyeti merkezle aynı gün kurulmuş 
	ve Muallimler Birliği (Setbaşı İlköğretim Okulu’nun bulunduğu yerde) 
	faaliyete başlamıştı.    Bu haberle havalara uçan genç 
	Emrullah Âli, Türk Tayyare Cemiyeti’nin 23 Nisan 1926 tarihinde açtığı 
	İstanbul Yeşilköy’deki Tayyare Makinist Mektebine girmekte 
	gecikmedi. Makinist yetiştirmek üzere açılan bu Küçük Zabit (Astsubay) 
	okulunu 1927 yılında birincilikle bitirdi. Mezuniyetinin ardından Eskişehir 
	Askeri Hava Okulunda Tayyare Makinisti olarak göreve başladı. 4 yıllık 
	mecburi görevinin son yıllarında Ağrı İsyanı’nı bastırmak için 
	görevlendirilen tayyare bölüğünde yer aldı ve 1931’de Eskişehir’e 
	döndüğünde mecburi hizmeti biter bitmez Hava Kuvvetlerinden istifa etti. 
	İstifa edip Bursa’ya ailesinin yanına döndü ama havacılık öyle bir tutkuydu 
	ki onun için, hayatının hiçbir anında ondan uzak kalamadı.      
	  
	  
	  
	BURSA’DA HAVACILIĞIN İLK ADIMLARI 
	
	   
	Emrullah Âli Bursa’ya gelmeden önce Bursa’da havacılık faaliyetlerinde 
	önemli gelişmeler yaşandı. Bursa Tayyare Cemiyeti havacılığın önemli bir 
	merkezi olma yolunda önemli adımlar atmıştı. 1925 yılında 
	Tayyare Cemiyeti’nin kuruluşundan itibaren bütün yurtta olduğu gibi Bursa’da 
	da, 30 Ağustos Tayyare ve Zafer Bayramı olarak kutlanıyordu. 1926 yılının 30 
	Ağustos Tayyare ve Zafer Bayramı’nda ise Bursalılar ilk bağış uçakları olan 
	“Yeşil Bursa”yı Tayyare Cemiyeti aracılığı ile Hava Kuvvetleri’ne armağan 
	etmişti. Bursa ve ilçelerinin cemiyete bağışlayacakları uçak sayısı ise 5 
	yılda 14’e çıktı. 
	   
	Bursa Tayyare Cemiyeti’nin yaptığı anlaşma gereği Süreyya Opereti, cemiyet 
	yararına Nisan 1929’da Bursa’da üç oyun sergilemiştir. 1929 Eylül’ünde 
	Tayyare Cemiyeti GenelMerkezi Bursa’da bir sivil tayyare mektebi açma ve bir 
	de tayyare istasyonu yapma kararı aldı. Tayyare Cemiyeti başkan yardımcısı Şükrü Bey Bursa’ya gelerek cemiyet üyeleriyle birlikte Atıcılar 
	Çayırı’nı ve Ziraat Mektebi’ni gezip incelemelerde bulundu. Bu ziyareti 
	takip eden günlerde Bursa Tayyare Cemiyeti, tayyare hangarları yapmak üzere 
	Ziraat Mektebi civarında büyük bir tayyare iniş meydanı satın almıştı. 
	Cemiyet, ayrıca Gazipaşa Caddesi’ndeki (Atatürk Caddesi) şimdiki 
	Tayyare 
	Kültür Merkezi’nin bulunduğu arsayı da 15 bin liraya satın aldı. Bu 
	arsaya yapılacak olan cemiyet binası ve sinema binası için 1930 yılında bir 
	yarışma düzenlendi. Yarışmada Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun projesi 
	birinciliği kazandı. 11 Nisan 1931 tarihinde temel atma töreni yapılan 
	bina Mayıs 1932’de tamamlanarak hizmete açıldı. Açılış gününde Raşit Rıza 
	Topluluğu oyunlar sergiledi. Haziran 1932’de ise Tayyare Sinema Salonu 
	Bursa’daki sinema sahipleri tarafından ortaklaşa kiralandı. Senede 10 gece 
	Tayyare Cemiyeti yararına çalışacaktı. Tayyare Cemiyeti Bursa Şubesi de üst 
	kattaki salon ve 6 odada faaliyetine devam edecekti. 
	
	   
	YILDIZ’IN BURSA YELKENLİSİ 
	
	   
	1930’lu yılların başında gazetelerde, sıklıkla motorsuz tayyare haberleri 
	çıkıyordu. Bu yıllarda ülkede havacılığa ve özellikle motorsuz tayyareye 
	ilgi büyüktü. Bursa ve ilçelerinde Tayyare Cemiyeti’nin çalışmalarında da 
	bir hareketlilik görünmekteydi. Aralık 1933’te Emrullah Âli Yıldız’ın 
	girişimleriyle Bursa Halkevi’nin himayesinde Yelkenli Uçuş Kulübü (Motorsuz 
	Tayyare Kulübü) kuruldu. Halkevi, Muallimler Birliği binasının yan 
	salonlarından birini kulüp emrine verdi. Kulübün kaptanlığını da yapan 
	Emrullah Âli, Bursa’ya gelişinden beri kendi motorsuz tayyaresini yapmak 
	üzere çalışmalara başlamıştı bile. 
	   
	Cemiyetin, tayyare iniş meydanı olarak kullanmak üzere satın aldığı Ziraat 
	Mektebi civarındaki değirmen binasının (Günümüzde Bosch Evi olarak 
	faaliyette) olduğu yerde geceli gündüzlü çalışmasını sürdürdü. 
	Tamamıyla kendi tasarladığı ve emeğiyle meydana getirdiği motorsuz 
	tayyaresine, “Bursa Yelkenlisi” ismini vermişti. 
	   
	Bursa Yelkenlisi’nin, Temmuz 1934 tarihinde iskeleti ve kanatları hazır 
	haldeydi. Emrullah Âli Şubat 1935’te tayyarenin gövdesine bez gererek uçuşa 
	hazır hale getirdi ve uçuş denemeleri yapmaya başladı. Bu 
	denemeler sırasında Emrullah Âli ve Bursa Yelkenlisi dönemin gazetelerinde 
	haber olacaktı. Akşam Gazetesi’nin 24 Şubat 1935 tarihli 
	sayısında kendisiyle ilgi çıkan haberde şu ifadeler vardı: 
	“Kendisinin anlattığına göre bu tayyare şimdiye kadar görülen planörlerden, 
	birçok noktalarda ayrılmaktadır. Bildiğimiz planörler, kendiliğinden 
	sevkedilmek kudretinden mahrumdur. Yerden kalkıp uçuşa geçmesi için mutlaka 
	çekilmeğe muhtaçtır. Hava cereyanları olmadıkça planörün havadaki şevki de 
	çok müşkül oluyor.Hâlbuki Bursa’da yapılan tayyare, hava cereyanı olmasa da 
	havada istediği gibi uçabilecek şekildedir. Hareket etmek için, otomobil 
	vesaire ile çekilmek ihtiyacında değildir. Yerden kendi kuvvetiyle 
	kalkar. Planörlerde en müşkül iş kanat meselesidir. Âli Yıldız’ın motorsüz 
	yelkenlisi, bu bakımdan muvaffak olmuştur, denilebilir. Bursa 
	yelkenlisinin gövdesi 6, bir kanattan öbür kanada kadar olan uzunluğu ise 12 
	metredir.” 
	   
	Basına yansıyan haberlerden sonra Türk Tayyare Cemiyeti Başkanı Fuat 
	Bulca’dan gelen bir mektupla Türkkuşu’na davet edilen Emrullah Âli için yeni 
	bir dönem başladı. Emrullah Âli, o günlerden şöyle bahsetmişti: 
	
	“Basına uzun uzun konu olan planörü işte o yıllarda Bursa’da iken inşa 
	ettim. O dönemde Türkiye’de planör yoktu. Planını ben çizmiştim. İlk haberi 
	de Hulusi Ataç isminde bir gazeteci haber yapmıştı. Aslında planörü habersiz 
	haber yaptığı için kendisine sitem etmiştim. Fakat kısa bir zaman sonra 
	Ankara’dan o zamanki adı Türk Tayyare Cemiyeti olan Türk Hava Kurumu 
	Başkanlığından Fuat Balca imzalı bir mektup aldım…” 
	   
	Emrullah Âli Yıldız, Bursa’da yaptığı planörü yeterince test edemeden 
	kendisini Türkkuşu’nda bulacak, proje yarım kalacaktı. Kuruluşundan 19 gün 
	sonra, 22 Mayıs 1935’te Türkkuşu’na kaydolacak ve 10 Temmuz 1935’te Sabiha 
	Gökçen ve 7 arkadaşının da bulunduğu grupla Rusya’ya havacılık eğitimine 
	gönderilecekti. Koktabel’de(Kırım) planör eğitimi, Moskova’da da paraşüt 
	ve motorlu uçuş eğitimi aldıktan sonra Temmuz 1936’da yurda döndü. Eskişehir 
	Askeri Hava Okulunda 6 aylık bir eğitimden sonra İnönü Planör Okulu’nda 
	öğretmenliğe başladı. 
	
	   
	BURSA TÜRKKUŞU ŞUBESİ’NİN AÇILIŞI   
	
	
	Emrullah Âli Yıldız’ın Rusya’da olduğu sırada Türk Tayyare Cemiyeti’nin 
	başka bir etkinlik alanı olan Türkkuşu’nun Bursa’da açılacağını duyan 
	gençler büyük bir ilgi ve heyecanla Türkkuşu’na kayıt yaptırıyordu. Kız 
	Lisesi’nden de ilk olarak 15 kız öğrenci kayıt yaptırdı. 1936 Mayıs’ında 
	Bursa’da telaşlı bir koşturma yaşanıyordu. İlk haftasında 
	Ankara’dan sandıklar içinde gelen 2 adet motorsuz tayyare ve bir tane de 
	hangar yerine kullanılacak çadır Atıcılar’a yerleştirilmiş, kurulacak 
	olan Türkkuşu merkezi için Tayyare sinemasının üst katında bir daire 
	hazırlanmıştı. 
	   
	17 Mayıs 1936 tarihinde Atıcılar’da 10 binden fazla kişinin katıldığı bir 
	törenle Bursa Türkkuşu Şubesi açıldı. (Atıcılar Meydanı 1914’te Tayyareci 
	Mehmet Âli’nin (Kurçer) inişine de tanık olmuştu.) Konuşmalardan sonra 
	Türkkuşu’nun uçucu ve paraşütçüleri bir resmigeçit düzenledi. Daha sonra da 
	uçuş gösterileri yapıldı. Açılışı takip eden günlerde 18 kız, 76 erkek 
	öğretmenleri Abdurrahman ve Vedat’la çalışmalarını haziranın son haftasına 
	kadar devam ettirdi. Bu derslerden iyi not alanlar İnönü’de açılacak kursa 
	gideceklerdi. 
	   
	Bu çalışmalar sırasında Bursalılar için önemli bir gün de yaşandı. 7 Haziran 
	1936’da Bursalı Sabiha Gökçen, çift kanatlı uçağıyla Yeşilköy’den 
	havalanarak 35 dakika sonra Atıcılar’a indi. Alanda Gazi Mustafa 
	Kemal Atatürk ve Türkkuşu öğrencileriyle birlikte kalabalık bir halk 
	topluluğu da vardı. Atatürk yanındakilerle birlikte Sabiha Gökçen halen 
	uçaktayken yanına geldi, elini sıktıktan sonra tekrar havalanmasını istedi. 
	Sabiha Gökçen, Bursa ve Uludağ üzerinde bir süre uçtuktan sonra tekrar 
	meydana iner. Türkkuşu’nda eğitim alan 23 yaşındaki Rauf Alpay yıllar 
	sonra o günü oğlu Selçuk Alpay’a şöyle anlatıyordu: 
	   
	“Sabiha Hanım, meydana inince Atatürk uçağın yanına yaklaştı. Tabi bizler de 
	arkasından… Atatürk önce Sabiha Hanım’ın elini sıktı ve elleriyle işaret 
	ederek, ‘Böyle iki teker aynı anda değerek mi indin, yoksa bir teker önce mi 
	değdi?’ diye sordu. Sabiha Hanımdan iki teker aynı anda cevabını alınca da 
	gülümseyerek bir daha havalanmasını söyledi.” 
	   
	Bu uçuş gösterisi şüphesiz Bursalı genç Türkkuşu üyelerinin heyecanını ve 
	havacılığa ilgisini daha da artırmıştı. Ertesi günlerde (8-9 Haziran 1936) 
	Türkkuşu’nda ders alan öğrenciler köylülere gösteri uçuşları 
	yaptılar.Temmuz’da ise İnönü Planör Kampına gidecek olan öğrenciler 
	belirlendi ve Atatürk Anıtı’nda yapılan törenle yolcu edildiler. İnönü’de 
	hemşerileri Emrullah Âli’den de ders alacaklardı. Kasım 1936’da Ankara’da 
	başarılı atlayışlar yapan kız ve erkek paraşütçüler Türk Hava Kurumu 
	idarecileri ve aileleri tarafında Kestel’de otomobillerle karşılandı. 
	Yanlarında Emrullah Âli Yıldız da vardı. Yıldız, Bursa’da ortaokul 
	öğrencilerine planörcülük ve paraşütçülük dersi verdi. 
	
	   
	YILDIZ’IN REKORLARI 
	
	   
	Emrullah Âli Yıldız, 1936-1941 yılları arasında Türkkuşu’nda uçak ve planör 
	pilotluğu ile paraşütçülük/model uçak eğitimleri verdi. Emrullah Âli, bu 
	yıllar arasında iki de dünya rekoru kıracaktı. Bursa’daki öğretmenliği 
	sırasında tanıştığı Sıdıka Hanım’la evlendi. Sıdıka Yıldız, Türkkuşu’nda 
	öğrenciydi ve evlenme teklifini bir kontrol uçuşu sırasında havada almıştı. 
	1936 yılının Tayyare ve Zafer Bayramı’nda, İnönü-Ankara arasında uçuş, 
	paraşütle atlama ve gösteri uçuşları yapılıyordu. Rusya’daki havacılık 
	eğitiminden dönmesinden bir ay sonra Emrullah Âli, 29 Ağustos 
	1936’da planörüyle Eskişehir/İnönü’den sabah saat 08.20’de tek başına 
	havalandı ve gece 02.55’te yere indi. Havada daha fazla kalmak isteyen ama 
	rüzgârın durmasıyla inmeye  mecbur kalan Emrullah Âli, yere 
	indiğinde gözyaşlarını tutamıyordu. Tam 18 saat 35 dakika havada kalmıştı ve 
	bu bir dünya rekoruydu.    Diğer dünya rekorunu ise iki kişilik 
	planörle 12 Haziran 1938’de 14 saat 20 dakika havada kalarak kırdı. Kranih 
	tipi Alman yapımı planör ile yanında öğretmen adayı 18 yaşındaki Sezai Göksu 
	ile birlikte İnönü Yüksek Planör Kampında “C” tepesinden 10.20’de 
	havalanmışlardı. Geniş sekizler çizerek ve en küçük hava cereyanlarından da 
	yararlanmaya çalışarak geceyi görmüşlerdi. Havanın kararması ve bulutların 
	alçalmasıyla görüş mesafeleri düşmeye başladı. İniş alanında lambalarla T 
	işareti yapılmıştı. 23.20’de alana indiler. Havacıların çevresi kamp 
	personeli tarafından sarıldı. İki kişilik planörle havada kalma dünya 
	rekorunu 21 dakika fazlasıyla kırmışlardı. (Planörle ilk dünya rekoru Alman 
	Ernest Jachtmann ve Flossdorf tarafından 26/27 Kasım 1937’de yapılan 13 saat 
	59 dakikalık uçuştur.) 
	   
	Bu rekor büyük yankılar uyandırdı. Dönemin köşe yazarları Emrullah Âli’yi bu 
	başarısından dolayı kutladı ve övgüler yağdırdı. Âli Yıldız’ın bu rekorları 
	dışında iki kişilik planörle 172 kilometrelik mesafe rekoru da vardır. 
	
	   
	AĞACIN ÜZERİNE İNEN PLANÖR 
	
	   
	Türk Hava Kurumu’nun halka tanıtılması amacıyla 26 Şubat 1937-16 Mart 1937 
	tarihleri arasında batı Anadolu gezisi planlandı. 26 Şubat’ta Ankara’dan 
	havalanan iki motorlu tayyare ve bir G-9 planöründen oluşan Türkkuşu filosu 
	Eskişehir/İnönü’de konakladıktan sonra 27 Şubat 1937’de Bursa’ya geldi. 
	Yüzbaşı Zeki, Vecihi Hürkuş, Ferit Orbay, Tevfik Aytan ve makinist Faruk’la 
	birlikte Türkkuşu filosunda Bursalı genç havacı Emrullah Âli Yıldız da 
	vardı. Havacılar, Atıcılar Meydanı’nda toplanan Bursalılar tarafından yoğun 
	ilgiyle karşılandı. Araçların yetersiz kalması nedeniyle Atıcılar’a binlerce 
	kişi yürüyerek gelmişti. 
	   
	Türkkuşu havacıları, Bursa’daki Türkkuşu üyeleriyle hem uçuş gösterisi hem 
	de paraşütle atlama yaptı. Yüzlerce kişinin uçma isteğine kayıtsız kalamayan 
	havacılarımız kura ile belirlenen 25 kişiyi Bursa üzerinde uçurdu. 25 şanslı 
	Bursalı ilk defa uçağa bindi ve şehri havadan gördü. Takip eden günlerde 
	filonun gösterileri 25 bin kişinin izlediği gazete sayfalarına yansıdı. 
	   
	Bursa’da gösteri uçuşları yapan filo 1 Mart’ta İzmir’e gitmek üzere sabah 
	08.50’de yine büyük bir kalabalığın katılımıyla şehirden ayrıldı. İzmir ve 
	ilçelerinde gösteri uçuşları yapan filo tekrar Bursa’ya ve oradan da 9 Mart 
	1937’de İstanbul’a ulaştı. Yeşilköy’de 14 Mart 1937’de büyük hava 
	gösterilerinin olacağı “Türkkuşu Bayramı” yapılacaktı. 
	   
	Gösterilerden bir gün önce Türkkuşu tayyareleri şehre bildiriler atarak 
	İstanbul halkını yapılacak hava bayramına davet etmek üzere havalandı. 
	Vecihi Hürkuş’un kullandığı tayyareye bağlı olarak havalanan 2 
	numaralı planörde Emrullah Âli Yıldız vardı. Halk, Ayasofya ile Gülhane 
	Parkı arasında daireler çizen iki tayyarenin manevralarını büyük bir merakla 
	izliyordu. Bir süre sonra iki tayyareyi birbirine bağlayan çelik halat koptu 
	ve Emrullah Âli Yıldız’ın kullandığı planör tek başına havada kaldı. 
	Emrullah Âli, planörü büyük bir soğukkanlılıkla kullanarak halkın 
	şaşkın bakışları arasında Gülhane Parkı’ndaki ağaca bir kuş gibi kondurdu. 
	   
	Bu başarılı iniş esnasında Emrullah Âli’nin sadece gözlüğü kırılmıştı. 
	Sırtındaki ceketi ve paraşütü çıkararak yere attı ve ağacın dallarına 
	tutunup halkın meraklı bakışları arasında alkışlarla yere indi. İki 
	kanadında delikler oluşan planör ise itfaiye tarafından yere indirilip 
	Eskişehir’e gönderildi. Emrullah Âli Yıldız inişini şöyle anlatmıştı: 
	   
	“Bakırköy üzerinden Köprü istikametine uçuyorduk. Yerden yüksekliğimiz 
	70-100 metre arasında idi. Birdenbire nasıl oldu, bilmiyorum. Planörümü, 
	tayyareye bağlayan tel, bir sağanak neticesinde kopuverdi. Beni, ileriye 
	doğru çeken kuvvetin birdenbire kesildiğini hissettim. Havada 
	tayyaresiz kalmıştım. İşin asıl kötü tarafı, tel tayyarenin aşağı yukarı on 
	santim kadar yakınından kopmuştu. Büyük kısmı bende idi. Bu koca tel, 
	tayyareden ayrılınca büyük bir sarsıntı yaparak plânörümün gövdesine geçti 
	ve dolaştı. Öyle bir yerde idim ki önümde deniz, sağımda Gülhane parkı, 
	solumda devlet demiryolları Avrupa hattı garı vardı. Evvelâ istasyona inmeği 
	düşündüm. Fakat belki bir kaç vatandaşı ezebilirdim. Sonra denize inmeği 
	düşündüm. Kalabalık olan limanda ya bir motora veya bir sandala çarparak 
	batırsaydım? Bu ihtimaller, bir saniye içinde birbirini kovaladı. 
	Nihayet kararımı verdim; Gülhane parkının üzerindeki ağaçlardan birine 
	inecektim. 
	Evvelâ havada bir dönüş yaptım. Ve yere iniyormuş gibi yaparak ağaçların 
	üzerine doğru süzüldüm. Daha yere inmeye 20-30 metre mesafe varken tel bir 
	ağaca takılmaz mı? Tabiî bu vaziyet planörü baş aşağı getirdi. Düşmeyi 
	süratlendirmekten başka çare yoktu. Tam ağacın üzerine yerleşirken bir 
	darbe ile teli kurtardım. Ve planörü iki dalın arasına, sanki yerden 
	havalanır gibi, aşağıdan yukarıya doğru yerleştirdim. Bu benim başıma gelen 
	iş, plânörün bir hususiyetini daha meydana koydu: Planörün yalnız şekli kuşa 
	benzemez. O biraz da bir kuş gibidir. Ve eğer başı sıkıya gelirse, bir 
	ağaç dalının üstünde de kendine bir yer bulur. Tıpkı kocaman bir kartal 
	gibi…” 
	
	   
	“GÖRECEK VE ÇEKECEKSİN” 
	
	   
	Emrullah Âli Yıldız, rekorlarının yanında birçok proje ve icada da imza 
	atmıştı. Günümüzde paraşütçüler tarafından kullanılan modern otomatik açma 
	aletinin ilk örneğini 1940’lı yıllarda o yapmıştı. Uçakların pervane 
	yapımıyla ilgili buluşu da otomatik paraşüt açma aletinde olduğu gibi bir 
	Amerikalının ilgisini çekti. Dikey kalkış yapan Harrier’e benzer bir 
	patent çalışması vardı. İlgisizlikten bu da değerlenmedi. Yıllar sonra 
	Harrier uçağını görünce içi sızlamıştı. Birçok icadının yanında model 
	uçak motor imalatı da yaptı. 
	   
	THK Türkkuşu, İnönü Yüksek Planör Kampı Müdürü ve Etimesgut Uçak 
	Fabrikasında Test Pilotluğu da yapan Emrullah Âli, 1947 yılında bir paraşüt 
	atlayışında sakatlandı. Paraşütçülükten ayrılarak sadece uçuşa ağırlık 
	verdi. Sakatlığının da etkisiyle yararlı olamayacağı düşüncesi ağırlık bastı 
	ve 10 Mayıs 1948 tarihinde aktif havacılık yaşamını sonlandırdı. Sonlandırdı 
	ama okul müdürlerinin özel izni ile arada sırada uçmaya devam etti. 
	   
	Emrullah Âli’nin icatları havacılık alanında sınırlı kalmadı. Aktif 
	havacılıktan ayrıldıktan sonra bir fotoğraf stüdyosu açtı. 
	Fotoğrafçılığı Bursa’da öğrenmişti. Ağabeyi Neşet Yıldız 1920’li yılların 
	başında açtığı, Bursa’nın ilk fotoğrafhanelerinden Foto Yıldız’ın sahibiydi. 
	   
	Beyoğlu’nda açtığı fotoğraf stüdyosu Fikret Kaftanoğlu’nun icat ettiği bir 
	sistemi geliştirerek kurduğu bir stüdyoydu. “Görçek” Fotoğraf Stüdyosu… 
	Fotoğraf çektirmek isteyenler kabine girdiklerinde arkasında objektif 
	olan bir ayna ile karşılaşıyorlardı. İstedikleri pozu verip kordonun 
	ucundaki düğmeye basarak kendi fotoğraflarını çekebiliyorlardı. Emrullah Âli 
	Yıldız, stüdyoya uğrayan Bursalı gazeteci arkadaşı Rıza Ruşen’e geliştirdiği 
	sistemi şöyle anlatmıştı: 
	   
	“Bu makinenin bir eşi Türkiye’de, hatta belki de dünyada benden başka hiç 
	kimsede yoktur. Çünkü bu makine bir Türk zekâsının buluşudur ve patenti bana 
	devredilmiştir. Bunlar makinenin gözleri yani makinelerde 
	gördüğümüz objektifler. Mesela şu üç numaralı kabine gireceksin. Kapının 
	açılması için lütfen şu düğmeye basıver. Burada resim çektirmek isteyen 
	müşteri, kendisine en münasip bir pozu aynaya bakarak verir. Sonra şu 
	kordonun ucundaki düğmeye basar. Artık resmi çekilmiştir. İşte hepsi bu 
	kadar… Görecek ve çekeceksin.” 
	
	   
	İLGİSİZLİĞE SİTEM 
	
	   
	Görçek Fotoğraf Stüdyosu’nu 1970’e kadar çalıştıran Emrullah Âli Yıldız, 
	1996’da hayatını kaybetti. 1938 yılında kırdığı rekordan sonra 2 Ağustos 
	1938 tarihli Bursa gazetesinde kaleme aldığı yazısında Bursalıların 
	havacılığa yeterli ilgiyi göstermediğinden yakınarak şöyle seslenmişti:
	“Yaptığım ufak bir zaman rekoruna 
	gösterdiğiniz alakaya güvenerek, size bir kaç ağabey öğüdünde bulunmaya 
	karar verdim. Türkiye’deki planör faaliyetinin ilk ve ikinci senelerinde 
	büyük bir alaka göstererek ön safı tutan sizler, bu sene ne için bu 
	alakanızı kaybetmiş, ne için bu işte en geri safa geçmiş bulunuyorsunuz?” 
	
	   
	ADI BİR UÇAĞA VERİLMELİ… 
	
	   
	Yıllar sonra Bursa, havacılığa olan inişli çıkışlı ilgisinde önemli bir adım 
	attı. Gökçen Ailesi’ne bağlı B Plas firması Alman Uçak fabrikası AQUILA’yı 
	satın aldı. Almanya’da yapılan imza törenine katılan Bursa 
	Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, 3 adet uçak siparişi vererek, 
	üretim için önemli ve anlamlı bir destek vermiş oldu. Bu önemli 
	gelişmenin ardından Bursa havacılık tarihimizin en parlak yıldızlarından 
	olan Emrullah Âli Yıldız yeniden hatırlanmalı. Ve siparişi verilen 
	uçaklardan biri “Emrullah Âli Yıldız” ismiyle yeniden gökyüzüne kavuşmalı… 
	
	
	
	
	
	http://bursadazamandergisi.com/makaleler/bursanin-gokyuzundeki-en-parlak-yildizi-4002.html'den 
	kısaltarak alınmıştır.  
     |