Ulucami'nin alt tarafında eskiden sahaf dükkanları vardı. Bu
dükkanlarından birinde zamk yapmak için gazocağının üzerine bir kap konur.
Kabın ocakta uzun süre unutulması yüzünden kaptaki zamk taşıp devrilmiş ve
bu feci yangına sebep olmuştur.
Yangın sürecini Yavuz Bubik'ten dinleyelim:
"1958 yazında çarşıda ciddi bir onarıma girişildi. Bütün çarşı
yağlı boya ile beyaza boyanınca hayret edilecek derecede aydınlandı. Daha
boyacılar paralarını tamamıyla almamışlardı ki çarşının yandığı haberi
geldi. 20 dakika sonra ulaştığımda örtülü kısmın tamamen yanmış, Ulucami,
Kozahan ve açık çarşının alvelerin tehdidi altında olduğunu gördüm. Ulucami
meydanında karmakarışık itfaile hortumları, çaresiz itfaiye erleri,
uzaklardan taşınıp yığılmış ticari mallar, emniyeti sağlamakta yetersiz az
sayıda polis ve bekçinin gayretleri, şaşkın veya dövünen insanlar...Arka
kapısı henüz açık olan Kozahan'a girdim. Alevlerin sirayetini önlemek için
iyi bir tedbir olarak kapatılmış ağır ön kapının iç yüzündeki kalas
kaplamalar tamamen yanmış, akkor hale gelmiş dövme demir kapı yarı şeffaf,
arkasındaki yalazalar seçilebiliyor. Çarşıbaşında Aktar Kemal Beyin
deposundaki yağlı boya kutuları ısının etkisiyle patlayarak alev
şarapnelleri halinde uzak mesafelere dağılmış, yangını çeşitli odaklara
yaymışlar.
Hava alanı, civar kaza ve komşu il itfaiyeleri, Çanakkale ve
Gölcük'ten donanma araçları, İstanbul'dan özel bir arabalı vapurla sevk
edilen, Tevfik Himalaya komutasında gelen yardım, İstihkam ve Hava taburunun
birlikleri hızla genişleyen yangını kontrolde aciz kaldılar. Bütün güçler
yangının açık çarşı ve Ulucami'ye atlamasını önlemeye yönlendirildi. Ancak
gece yarısından sonra yangın kontrol altına alınabildi. Uludağ'a kül yağmış,
İstanbul'da Kartal, Yakacık sırtlarında alevler izlenebilmiş.
Ertesi sabah girdiğim yangın alanında sadece horasan kemer ve
tonozlar kalmıştı. Zarar çok büyüktü. İş yeri sahiplerinin sigorta
alışkanlığı pek yoktu.Büyük çapul ve yağma olmuştu. Kötü niyetli kimseler
bir yere yığdıkları ganimet mallarını, sahipleriymişçesine bekçi ve
askerlerin yardımıyla arabalara yükletip yok olmuşlardı. Kuyumcuların muhkem
kasaları içindeki elmas ve inciler kül olmuş, altınlar eriyip küyçeleşmiş,
kağıt para tomarları dokunduğunuzda dağılıp toz olan desteler haline
gelmişti. İş yerinin sahibi, çalışanı yaklaşık üç bin kişi işsiz, gelirsiz
kalmıştı. Dikilmesi için terzilere verilmiş kumaşlar, İstanbul ve Bursa
tüccarlarının alacakları senetler, vergi kayıtları, hocam Çamur Şevket Beyin
ciltlenmesi için bıraktığı kitaplar, ilin ticari potansiyelinin bir kısmı,
hepsi bir gecede yok olmuştu.

Yangın sonrasında Kozahan'ın önüne yapılan geçici dükkanlar
Bürokratik işlemler hemen başladı. Ticaret mahkemesine
müracaat edip iş yerimizin yandığını tespit ettirdik. İtfaiye kumandanı
rahmetli Ahmet Bey tespitlerde bilirkişilik yaptı. Her felaketin ardından
olduğu gibi siyasiler geldiler, demeç verdiler. Heryerden yardımlar aktı ama
her olayda olduğu gibi bu yardımların nerelere harcandığı hiç bilinemedi.
Sadece ilk iki hafta çalışanların yarım haftalıkları Kızılay tarafından
ödendi. Bir yıla kalmadan belediye boş alanlara geçici dükkanlar yaptırdı,
kura ile dağıtıdı. Bir iki büro dışında zarar görmemiş olan Kozahan,
yangınzedelerin toplanma mahalli olmuştu. Gidebileceği yeri kalmayan esnaf
her sabah buraya gelir, borçlular, alacaklılar birbirini burada bulur,
söylentiler ve çözümler burada üretilirdi. Bu böyle kışa kadar sürdü.
Askeri birliklere temizletilen bölgeye belediye mimarı Emin Canpolat
denetiminde restorasyon yapıldı. Yanılmıyorsam sadece Bedesten ve Orhan
Hamamı vakıflar idaresi tarafından restore edildi ve ne gerek varsa, burada
oluşan alan Aynalı Çarşı diye adlandırıldı.
Bir Avuç Bursa, Yavuz Bubik, Gökçen
Yayınları, s. 80-82
Yangın sonrasındaki onarım çalışmalarını Mehmet Beysel'in
tanıklığından dinleyelim:
Yanan yerler o zamanki Bursa ticari hayatının hemen hemen yüzde sekseni idi.
Vakit geçirmeden onarılması gerekiyordu. Ancak dükkanların tapuları o kadar
karışıktı ki, ayırmak mümkün değildi. O nedenle inşaata başlamak zordu.
Bursa Belediyesi bir Nazim Plan bürosu kurmuş, başına da benim İTÜ’den
arkadaşım yüksek mimar Emin Canpolat’ı getirmişti. Emin mesleğini seven,
idealist bir mimardı. Düşündü ve bir formül buldu. Dükkan sahiplerine
bölgelerine göre dernekler kurdurdu ve enkazı kaldırttı. Ne kadar eski eser
varsa hepsinin temellerini meydana çıkarttı. Yanıp da yıkılmayanları
temizletti ve onarımlarına başladı. Eski eserlerin ortaya çıkan temel
durumlarına göre de çarşı krokisi hazırladı.
Mimari projeler bittikten sonra benden betonarme hesapları için teklif
istediler. 30 bin lira teklif verdim, benimkini kabul ettiler. Teklifim
oldukça ucuzdu ama Kapalıçarşı gibi tarihi bir yerin beton hesaplarını
yapmak benim için çok önemliydi. Yıldırım Beyazıt zamanından beri ayakta
kalmış bir eserin yine aynı şekilde daha uzun süre Bursa’ya hizmet vermesi
için, deprem katsayılarını epey yüksek tutarak hesapları yapıp teslim ettim.
İnşaat sonuna kadar da kontrol ettim. Aynı
şekilde Emin de gerekli titizliği gösterip mimari kontrollerini yaptı
ve iş bitirildi. Esnaf dükkanlarına taşındı, herkes memnundu. (Bir
Mühendisin Anıları, sayfa 98)

Bursalılar çaresizlik içinde yangını izliyorlar - 24.8.1958

25.8.1958'de çıkan Yeni Ant gazetesi

Kapalıçarşının Yangından Sonraki Hali
|