Villa Biçen

Bursa'nın Yapıları

Bursa'nın Mimarisi

Bursa ve Kentleşme

 

Aydın Boysan'ın annesi Bursalıdır. Dayısı Gümüşçeken'deki küçük caminin imamıydı. Teravih namazını çok hızlı kıldırdığı için "Şimendifer Hoca" lakabını almıştı.

   

                                                            

                                                      Aydın Boysan 

      1954 yılıydı. Hakkari valisiyken tanıştığımız Cahit Ortaç ağabeyim önce Kırklareli, sonra Bursa valisi olmuştu. Artık ailece görüşüyorduk. Bir seferinde eşimle birlikte kendilerine, Bursa vali konağında bir hafta konuk olmuştuk.

   Konu o gidişimizde açıldı. Bursalı zengin bir zatın yaptıracağı evi, mimar olarak benim yapmam isteniyordu. buluşma düzenlendi, ilk konuşmalar yapıldı. İstekleri öğrendim. Arsa gerçekten de iyiydi. Kentteki yeri de değerliydi. Çekirge yolu üzerinde, Çelik Palas otomobil girişinin solundaydı.

   Konunun bir başka yanı şöyle: ben mimar olarak ev yapmaktan hoşlanmıyordum. Çünkü bu konu kişisel isteklerle beni bunaltıyordu. Kötü bir deneyim geçirmiştim. Yenisinden çekiniyordum. Hem de ev planlamak mimarlığın hiç de önemli konularından biri değildi. Zor durumdaydım, ancak Cahit Ağabeyi de kıramazdım. Mal sahibi beyle tanıştım. İstekleri çok cömertti. 20-25 kişiye masada yemek verilebilmeliydi. 100-150 kişi kokteyl biçimi davette ağırlanabilmeliydi. bahçıvan, bekçi, şoför konutları bir yere sıkıştırılmalıydı. Daha önemlisi beş tane banyolu konuk odası isteniyordu “Çok değil mi?” diye sorunca da, “E canım, sen gelirsen nerede kalacaksın?” diyor, akan sular duruyordu.

   Sonuçta ben de heveslendim. “Değişik bir şey” yapma isteği, birlikte çalıştığım üç genç arkadaşımı da ısıttı. Etütler duvarları doldurdu. Bir süre sonra arkadaşlarımla birlikte uçakla Bursa’ya gittik. Havaalanında Cadillac’a bindirilip arsaya götürüldük. Arkadaşlarım da arsayı beğendi ve hevesimiz büsbütün arttı.

   Bundan sonra mal sahibinin oturduğu eve gittik. İtfaiyenin yanındaki yokuşta, eski bir ahşap binada yaşıyordu. Karnıyarık denen bir Bursa eviydi. Kapı açılır açılmaz geniş bir sofanın ucundaki bahçe görünüyordu. hemen sağdaki kabul odası, 3x3 m. boyutlarında ufak bir sokak üstü hacmiydi. İki kenarında, üstünde ot minderler bulunan sedirler vardı.

   Çap tapu gibi belgeleri istediğimizde hemen ot minderler kaldırılıyor, tahta sedir üstündeki yüzlerce kağıt arasında istenen belge aranıyordu. Bütün kağıtlar dörde katlanmıştı. Her biri açılıp bakılıyordu. İstenen belgenin onuncuda mı yoksa ellincide mi bulunacağı belli değildi. Arkadaşlarımın yüzünden düşen bin parçaydı. Düş kırıklığına uğramışlardı.

   Onları sakinleştirmem zor olmadı. Projeyi keyifli çalışmalarla bitirdik. mal sahibi bize zorluk çıkartmadı. Bizim asıl çektiğimiz, 54-55 yıllarında Türkiye’deki malzeme kıtlıkları ve yapı teknolojisi geriliklerinden doğdu. Sonuçta yapı bizi pişman etmeyecek şekilde bitti sahipleri taşındılar.

                        

 

   Taşındılar ama, benim bildiğim kadarıyla o evde kokteyl falan verilmedi (laf aramızda, ben de davet edilmedim). Hanım ve bey yıllarca tam bir yalnızlık içinde yaşayıp dünyaya veda ettiler. Bina şimdi, hibe ettikleri üniversitenin malı.

                        Aydın Boysan, Nerede Yaşıyoruz, Bilgi Yayınevi, 1. basım, İst, 2004, sayfa 176-178

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Binanın üniversite mülkiyetine geçişi:

Bursa Ziraat müdürlerinden Recai Dinçer anlatıyor: Bir gün rektör Fethi Tezok evime geldi. Elinde bastonuyla, "Recai, seni döveceğim" dedi. "Hayrola sayın rektörüm?" dedim. Dedi ki, "Bu villayı bana vereceksiniz." "Hayrola, benim villam yok" dedim. O da, "Bu, Rıza Biçen'in villası. Adam tamamıyla senin gözüne bakıyor. Recai ver dese vereceğim der gibi" dedi.

   Ben de gidip konuyu Rıza Biçen'e söyledim. Rıza Bey, "Oo Recai Bey ne çabuk teslim oldun rektöre" dedi. Böyle güzel bir espiri yaptı ve bu konu böylece halledilmiş oldu. (Kaynak: Murat Kuter, Belge ve Tanıkların Işığında Uludağ Üniversitesi’ni Kuran Dernek, Uludağ Üniversitesi yayınları, 2014, s. 103-4

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

- Cahit Ortaç 1951-54 arasında Bursa valisiydi. Aydın Boysan'ın evini planladığı Bursalı iş adamı Rıza Biçen, eşi de Rabia hanım idi. Rıza Biçen, Atatürk'ün silah arkadaşlarına yakın bir kişiydi. Yenişehir'in Koyunhisar köyünde Numune Çiftliği'ni kurdu. Yetiştirdiği damızlık hayvanlar kalitesiyle Tarım Bakanlığı tarafından örnek gösterildi. Biçen ailesi bağışlarıyla öğrenciler için yurtlar yapılmasını, burs verilmesini sağladı. Yukarıda bahsedilen ev de Uludağ Üniversitesi'ne bağışlanmıştı. Günümüzde bir özel sağlık grubu tarafından Villa Biçen adıyla kullanılıyor. Rabia Biçen 1972'de, eşi Rıza Biçen 1979'da vefat etti

                       

- Aydın Beyin bahsettiği malzeme kıtlığını aşmak için pencerelerin alüminyum profilleri Arçelik fabrikasında yapılmış. Mermerler İtalya'dan getirtilmiş. Bazı malzemeler ise Koç grubunun ithalatı arasında Bursa'ya gelmiş.

                                    

- Aydın Boysan teslim ettiği binayı 52  yıl sonra, 2006'da ziyaret etti. Bu ziyarette yanında bulunan Canan Güleç şunları anlatıyor: "Büyük salonun çok oda yapılmasının sırlarını anlattı. Pencereler Arçelik fabrikasında doğratılmıştı, pespembe banyodaki seramiklerin tonu özel seçilmişti... Banyo duvarlarına dokunurken parmaklarının titrediğini gördüm, bahçedeki havuza bakarken gözlerinin dolduğunu..."

- Çekül Vakfı Başkan Yardımcısı Mithat Kırayoğlu, Boysan'ın çizdiği Villa Biçen'in çağdaş modern mimarinin özgün eserlerinden biri olduğunu vurgulayarak, binanın girişine Aydın Boysan'ın bu eseri çizdiğine dair bir plaka konulmasını istedi.

                                      Ek bilgiler için kaynak: Namik Göz'ün Bursa Hakimiyet'teki yazısı (15.1.2018)

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 23/10/23